Ana içeriğe atla

Kitap Günü #16 & #17 Okuduğum En Uzun ve En Kısa Kitaplar

Dün Uğur'un abisinin doğum günüydü, akşam geç saatlere kadar çılgınca parti yaptık:) Parti o kadar çılgındı ki 3 tane pasta vardı düşünün. Herkes birbirinden habersiz pasta almış neredeyse evde kişi başı yarım pasta düşüyordu. Esasında düşündüm de neredeyse değil 6 kişiydik 3 pasta vardı. Pasta yemekten o kadar sarhoş oldum ki gelince yazamadım diyebilirim.Üstelik eve gelince tezimle ilgili de çalışmam gerekiyordu. Neyse bu kadar mazeret yeter. Şimdi öncelikle okuduğum en uzun kitaba gelelim. Kütüphanede çeşitli kitapları karşılaştırdım ve buldum. Adaylarım şunlardı: Paris Düşerken, Zemberekkuşunun Güncesi, Cevdet Bey ve Oğulları, Kayıp Romanlar. Bir de kütüphanemde Tutunamayanlar var ama dürüst oalyım onu bitiremedim ben. Teker teker sayfalarına bakınca gördüm ki en uzunu Zemberekkuşunun Güncesi imiş. İmkansızın Şarkısı'ndan sonra bir zaman Murakami çılgınlığı yaşadım ama ne yazık ki Zemberekkuşu bana beklediğim hiç birşeyi vermedi. Tam 738 sayfalık bir çileye dönüştü kitap benim için. Fantazi öğelerini, gerçekliğini falan pek anlayamadım heralde diye düşünmüştüm ama benimle aynı görüşte olan başka insanları da gördüm. 


Gelelim okuduğum en kısa kitaba. İnanmayacaksınız ama o Küçük Prens. Hayır o sayılmaz çocuk kitabı diyorsunuz ama ben Küçük Prens'i taa üniversitede okudum bence sayılır o yüzden. Küçük Prens benim için herkesin söylediği gibi bir başucu kitabı değil, ama bu kadar geç okumuş olmak ayıp. Öte taraftan da iyi ki bu kadar geç okudum, bütün güzelliğini algılayabildim. 

Evet bir de bugün Dünya Emekçi Kadınlar Günü'ydü biliyorsunuz. Bugün pek çok yazı yazdım hepsi kafamda kaldı. Çünkü yazdıklarımın bir değeri olmadığını biliyorum. Bakın geçen sene yazdıklarımın üzerinden ne iyileşti ki? Her eşy daha da kötü. Ya da ben bu aralar çok iyi bir psikolojide değilim bilmiyorum. Emekçi Kadınlar Gününüz kutlu olsun demek bile istemedim. Ne önemi var ki?


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MSA'da Pişirdim Evime de Getirdim

Merhaba; Toplanın şöyle etrafıma size çok güzel bir deneyim anlatmak istiyorum. Geçen hafta Seyahatperest Özge 'nin davetine uydum. Mutfak Sanatları Akademisi 'nde İtalyan Yemekleri Workshop'ına gideceğim benimle gelmek isteyen var mı dedi? Yemeklere baktım. Menüde el yapımı deniz mahsüllü fettucine, kuşkonmaz çorbası ve Marble cheesecake, amaretto ve bitter çikolatalı vardı. Kuşkonmaz çorbası ile ilgili bir fikrim yoktu, cheesecake ile zaten aram yok ama deniz mahsüllü fettucine beni can evimden vurdu. Zaten önceki hafta internette birkaç tarif okumuştum ama açıkçası hangisini pişireceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bir de bu deniz mahsülleri ucuz değil sonuçta. Benim de yemekle çok iyi bir ilişkim olmasına rağmen çok vardır beceremeyip çöpe atmak zorunda olduğum yemekler. O yüzden de bu deniz mahsüllerine hep mesefali yaklaştım. Neyse. Menüyü görünce buna ben gitmeliyim dedim. Sağ olsun Özge'nin kedileri de öyle düşünmüş. Pazartesi workshopa katılmak için benim gid

Beyazlı Kadın

Bir süredir okuduğum kitapları hiç yazmadığımı fark ettim. Hazır Beyazlı Kadın'ı yeni bitirmişken, kütüphanenin rafları arasında kaybolmamışken hemen yazayım bari dedim. Bu kitabı kitap klübümüzde okumuştuk, sanırım 3 kişi aldık sadece. Benden önce Bellanomisma okudu, diğer arkadaşımız okudu mu bilemiyorum. Ben esasında hayli kararlıydım, yazın sahilde okuyacaktım ama son anda aldığım kitaba Uğur el koyunca, (Zeno'nun Bilinci) elimde iki kitapla kalakaldım. Beyazlı Kadın ya da Karamazov Kardeşler.  Hadi dedim madem Bella çook beğendi, alayım raflardan da okuyayım. Wilkie Collins'in bu kitabı ilk gotik ve polisiye roman olarak geçiyormuş. Kitap yayınlandığında İngiletere'de öylesine büyük bir sükse yapmış ki Charles Dickens bile kıskançlık krizlerine girmiş Edward Drood'un Gizemi'ni yazmaya başlamış ama bitirmeye ömrü vefa etmemiş. Gerçekten de bir gizem olmuş sonu. Beyazlı Kadın İngiltere'de Limmerge Malikanesi'nde yaşayan iki genç kadına r

İçinden Deniz Geçen Şarkılar

Bülent Ortaçgil'e büyük bir aşk besleyen bir insan değilim. Ama yeni albümünün çok başarılı olduğunu okuyunca birkaç yerden ben de aldım. CD'yi alalı neredeyse iki ay oldu. Birkaç dinleme denemem başarısızlıkla sonuçlandı. Yeterlik sonra belki sakin sakin iyi gelir dedim ama kafam o kadar doluymuş ki hiç anlamamışım. Sonra da kaldırıp bir kenara koydum. Geçenlerde iphonedaki müzikleri değiştirirken bunu da eklemek istedim. Nasıl yaptıysam iki kere Bulutsuzluk Özlemi eklemişim ama Bülent Ortaçgil'i eklemeyi becerememişim. En sonunda tekrar update ettim önceki gece şarkıları. Dün de flüt dersine giderken dinledim bütün albümü. Derse saat 5 gibi gittim. Yürüyerek gideyim bari dedim. Hava ılıktı. Akşam üstünün romantizmi vardı, kulaklarımda da muhteşem melodiler. Bütün parçalarda bir deniz özlemi, balıkçılar, adalar, su altı, balıklar....Yani her parçanın içinden deniz geçiyor. Tadımlık olarak dinleyin ve hemen bu CD'yi edinin bence. Biterken karanfilli çay içiyorum. Mis g