Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Temmuz, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bağlanma-Aşkı Bulmanın ve Korumanın Bilimsel Yolları

Merhaba; Bu haftanın kitabını esasen çok da incelemeden aldım. Kafası Karışık Bir Anne'nin bloğunda okuduğunu görmüştüm ve hemen Kindle'a indirdim. Ki burda şu dolar ile ilgili ağlamak istiyorum. 14 dolarlık kitaba 70 liraya yakın para vermiş oldum. Kitabı esasında ebeveyn - çocuk bağlanması olarak düşünmüştüm çünkü kitabın adına dikkat etmemişim. Oysa kitap gerçekten yürümeyen ilişkiler üzerinden ilerliyor. Yazarlar gerçekten tanıdıkları ve inelendikleri ilişkiler üzerinden verilen örneklerle bağlanma teorisini anlatıyorlar. Benim yürümeyen bir ilişkim yok ama kitap benim için bir kaç yönden ufak açıcı oldu. Birincisi kendimin bağlanmasının güvenli ve kaygılıarasında gidip geldiğini fark ettim. Belki daha çok güvenliye yakın ama kesinlikle kaygılı olduğum durumlar da var. Ayrıca çevremdeki başka insanları da inceleme fırsatı buldum. Bazı insanlarla ilişkilerimin neden yürümediğini, o insanların neden hayatta bazı noktalarda takılıp kaldığını anladım. Ç

Aus dem Nichts / In The Fade

Merhaba; Bu aralar biraz film izledik. Esasında çoğu atla deve olmayan filmlerdi ama Fatih Akın'a yer vermeden de olmazdı.  Hamburg'da yaşayan, bir Türk ile evli Alman kadının hayatı oğlunun ve kocasının bir patlamada ölmesi ile alt üst oluyor. Patlamayı önce Doğu Avrupalıların uyuşturucu işleri nedeniyle yaptığı sanılıyor ancak Katja bunu Nazilerin yaptığını düşünüyor ve haksız da çıkmıyor. Bundan sonrası biraz dava üzerinden, biraz Katja üzerinden ilerliyor.  Filmde Diana Kruger Katja'yı oynuyor. Esasında çok iyi bir seçim bu rol için. Ama bence Diana Kruger bütün rolleri aynı şekilde oynuyor. Örneğin The Bridge'dei oyunculuğunu izlemeseydim off çok iyi oynamış derdim ama Bridge'de de aynı şekilde oynamıştı. O yüzden oyunculuğundan biraz sıkıldım  Fatih Akın'ın bugüne kadar Crossing the Bridge, Soul Kitchen, Im Juli ve Duvara Karşı filmlerini izlemiştim. Bu film hepsinden daha karanlık, daha çok iç acıtıcıydı. Ama sanırım bu biraz da kadının çocuğun

Son Ada

Merhaba; Birkaç arkadaşımla berabee ufak bir kitap klübü gibi bir oluşuma girdik. İlk okuduğumuz kitap Son Ada oldu. Gruba yazdığım yorumu buraya da ekliyorum.  Öncelikle Zülfü’nün okuduğum ilk kitabıydı. Yani dil açısından diğer kitaplarına göre bir farklılık var mı değerlendiremiyorum. Ancak bu kitabın dilini önsözde Yaşar Kemal’in yazdığı gibi çok farklı ve güzel bulmadım. İyi değildi demiyorum ama bence çarpıcı değil sıradandı. Hikayeye gelince… Nedense bu hikaye Güney Amerika’da geçiyormuş gibi hissettirdi bana ne alakaysa veya ne önemi varsa. Esasında bir ütopyanın distopyaya dönüşmesini anlatması açısından başarılıydı. Kitabın önce Gezi’den sonra yazıldığını sandım ama Gezi’den önceymiş. Yani gene her şey ağaçların kesilmesiyle başlamış. İnsan ilişkilerinin nasıl da hızlı değişebileceğini, aklı selim insanların bir anda ya da zaman içinde gücün karşısında nasıl eğilip büküleceğini anlatışını sevdim. Örneğin Noter’in de içinde bulunduğu bir direniş hareketi b