Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Mutlu Yıllar

Biliyorum, 2013 çok zor geçti. Umarım ki 2014 çok neşeli, çok sağlıklı, çok mutlu ve huzurlu geçsin. Geri dönüp baktığımızda iyi ki yaşamışım dediğimiz bir sene olsun. Hatıraları yaşlılığımzda bile aklımızdan silinmesin, hep bir gülümsemeyle hatırlayalım. Harika bir yıl olsun. 

Diziler diziler

Dikkat!!! Bu yazı dizilerle ilgili spoiler içerebilir, izlemeyi düşünüyorsanız okumamayı tercih edebilirsiniz.  Merhaba; Herkesin izlediği diziler var. Bir kısmınız sadece belgesel izleyip caz dinliyor biliyorum. Bir kısmınızda sadece yabancı dizi izliyor, onları da kenara ayırıyorum. Bir de biz faniler varız işte, Türk dizilerini de izliyoruz.Bu sezon bir de Amerika'dayım, zamanım da bol, günü gününe dizi izliyorum resmen. İzlediğim dizilerle ilgili bir yorum yapayım dedim.  1. KAYIP Kayıp'ı harcayacaklar Matmazel. Sezonun bombası bu dizi, reyting ölçümlerinde neler dönüyor bilmiyorum, (ya esasında biliyorum, hem Cengiz Semercioğlu, hem Gülse Birsel yazdı, Hürriyet'in arşivlerinden bulup okuyabilirsiniz) ama bu diziyi harcamasınlar. Şimdi ben böyle ağlaklı dizilere katlanamıyorum. Hani otur Yaprak Dökümü izle desen izleyemem. Ama Kayıp'ta hiç dinmeyen bir tempo var. Dizinin tanıtımını okuduğumda zengin bir ailenin çocuğunun başına gözaltında bir

2013 Hesaplaşması

Merhaba; Geçenlerde Talasanayoga'da Çiğdem şöyle bir yaz ı yayınlamıştı. Ben de aa cevaplasam ya diye düşündüm. SOnra bugün kendisinin cevapladığını gördüm. Hazır bu akşam cumaydı, arkadaşlarımın pazara yetiştirmesi gereken ödevler olduğu için çalışıyorlardı ve ben evdeydim, bir de herkes yılbaşı yazıları yazıyordu, dur ben de yazayım dedim. Kimle konuştuysam 2013 çok kötü geçti diyor. Merkür mü geri gitti, Venüs mü perende attı bilmiyorum ama harbi zor bir yıldı. 2014'ün daha iyi bir enerjiyle geleceğine inanalım, harika bir yıl olsun. Buyrun cevaplarıma. 1. 2013′te en çok gurur duyduğum şeyler neler? 2013’te daha sakin bir insan olduğumu farkettim. Esasen zaten çok çabuk sinirlenmiyorum ama nedense 2013te en tuhaf, en sinirlenilecek şeylere bile bir amaan boşver ya havasındaydım, kendimle gurur duydum. Sadece bir olay oldu acayip sinirlendiğim. O da bütün hayatımda hissetmediğim birşeydi. Elim ayağım titredi, karşımdakine neler söyledim emin değilim. S

Birbirini Dinlemeyen İnsanlar Topluluğu

Bugün iki olay o kadar üst üste geldi ki bunu yazmam lazım dedim. Sabah kalktım, kahvaltı hazırlayacağım. Ama hani bazı günler vardır ya, ayılamamış mı oluruz bilmiyorum canımız hiç kimseyle konuşmak istemez. Bu sabahta benim için öyleydi. Dedim ki umarım mutfakta kimseyle karşılaşmam, kimsenin geyiğini çekemeyeceğim. Huysuzum ötesi yok, günaydın diyesim yok öyle bir gün. Tabi ki mutfakta ev arkadaşımla karşılaştım. Şimdi burada bir parantez açıp ev arkadaşlarımı anlatayım. 1. Ev sahibim: 75 yaşında Taylandlı bir kadın. Tipik yaşlı. Çok huysuz. Evde yanlış olan herşeyin suçlusu da benim nedense. Aspiratörü bütün gece açık bırakmışsın dedi. Hayır açmadım ben dedim. Kapıyı kitlememişsin dedi. Kitledim ben onu dedim. En son geçen gün bodrumu su basmış, sen çamaşır mı yıkadın bodrumu su basmış dedi. Hayır dedim. Çok yağmur yağdı ondan demek ki dedi. Evet o gün o kadar çok yağmur yağmıştı ki herkes şaşkındı zaten. Çok huysuz bir kadın. Ama kendi sınırlarında yaşarsan hayli i

Ver Bana Düşlerimi....

Hayat güzel sürprizlerle dolu. Yanlışlıka listeye koymuşum. Yaşar Kurt dinleyemeyeli yıllar olmuştu. Birisi söylemese aklıma bile gelmez. Ne güzel şarkıymış.

Yağmur....

Biliyorum size yağmur diyince tüyleriniz diken diken oluyor İzmir ve Bodrum'daki sellerden sonra. Ama burası öyle değil işte. Bütün gün gök delinmişçesine yağmur yağdı, hala da yağıyor. Hani ecnebilerin" it's raining cats and dogs " dediği cinsten. Ama bence bir bardaktan boşanırcasına, gök delinmişçesine tabiriyle alakası yok. Yağmur sanırım yarında kadar devam edecek. Gün içinde sevimsiz, gri bir hava vardı. Can sıkıcıydı. Gece olunca sesini dinlemek hoşuma gitti. Bu gece, ev sahibim kızsa da camlar açık uyuyacağım galiba. Siz de dinlemek isterseniz:  Foto kaynak:  http://www.mrwallpaper.com/view/Paper-Boats-Rain-1920x1080/

Kadıköy'ü Özlemek

Şimdi ben Amerika'dayım ya, uyuz bir insan olduğum için hayvan gibi Kadıköy'ü özlüyorum. Hayır Amerika'dasın değil mi? Ama ben biraz uyuzumdur, zor alışırım, pek ön yargılıyımdır, ön yargım da genelde öncelikle kötüdür. Zamanla alışır severim.  Burdaki insanlar alıştın mı ABD'ye diye soruyorlar. Evet diyorum alıştım. Çünkü gerçekten de burada sadece 6 ay kalacak bir insana göre baya alıştığımdan eminim. Hayatın bir yandan çok yavaş, bir yandan da çok hızlı akmasına alıştım mesela. Günler çok ağır aksak geçiyor, ama neredeyse bir ay olmuş sonuçta ben geleli. Tezime odaklanmaya çalışıyorum ama zorlanıyorum. 3 günde ancak iki sayfa yazı yazabildim mesela. Tuhaf. Neyse. Konumuz bu değil. İnsanlar alıştın mı dedikklerinde evet alıştım diyorum fakat arkasından kocaman bir AMA geliyor. Biz İstanbul'da dışarı çıkmaya çok alışkınız, sizi bilmem, biz öyleyiz. Kar, yağmur önemli değil, hava inanılmaz soğuk veya dayanılmayacak kadar sıcak değilse biz iş çıkışı haftada en

Olmasaydın, Olmazdık....

Evet bu kadar net. Olmasaydın, olmazdık....

And After All....

Merhaba; Kısa bir özet mi geçeyim? Yok, geçmeyeceğim. en son Mayıs'ta yazmışım. O zamanlar kişisel bunalımlarım o kadar önemliymiş ki. Hayır şimdi de daha az önemli olduğundan değil, sonuçta bu hayatı ben yaşıyorum, ben bunalıyorum. Ama geri dönüp Mayıs'tan beri olanlara baktığımda vay anasını diyorum. Gerçekten de vay anasını. Ve her gün bu nidaya yenileri katacak olaylar oluyor. Örneğin bayramdan beri ODTÜ'de yaşadıklarımızı aklım almıyor. Ne yazık ki size yalan söylediler. Yol medeniyet demek değildir. Yol bir anlamda medeniyettir evet ama eğer ki ağaçları kesiyorsan yol yapmak için orda bir sıkıntı var. Mesela nedense kışın kar yağdığında aylarca ulaşamadığımız Doğu köyleri var değil mi? Onlara gelince yol medeniyettir denmiyor. Ne? Ama çok kar yağıyor bla bla bla mı? Dostum Norveç'e kar yağmıyor mu? Oralarda kışın hastanelere gidemeyip ölen insanlar mı var? At arabalarının tepesinde doğuma giden kadınlar? Yollarda ölenler? Kanada mı? Bak ordaki durum çok far

Let Go.....

Bugüne kadar hiçbir işi yarım bırakmamakla çok böbürlendim. Bu gurur duyduğumda bir özelliğimdi açıkçası. Ama artık bittim, tükendim. Bugün, şu anda, bir saniye daha dayanamayacakmışım gibi hissediyorum. Doktora tezimi bıraksam sanki şu aşağıdaki görseldeki gibi olacakmışım gibi bir his var içimde. Yarım kalsın, bitmesin. Umrumda değil. Kaynak :  http://heallovenow.blogspot.com/2011/05/letting-go.html

Even The Rain

Merhaba; Size çok güzel bir film anlatmak istiyorum. Ama filmi kelimelere dökmekte bile zorlanıyorum. uzun süredir bu kadar güzel bir film izlemedim sanırım.  Geçtiğimiz perşembe İTÜ'de kurduğumuz çadırın 100. gecesini için bir etkinlik düzenledik. Bu etkinlik bir film gösterimini de kapsıyordu. Benim cuma günü önemli bir sunumun olduğu için film gösterimine kalamadım ama filmde aklımda kaldı. Sonunda bugün filmi izledim. İsmi Türkçe'ye Yağmuru Bile diye çevrilmiş, ilk duyduğumda bir anlam veremedim.  Film 2000 senesinde Bolivya'daki su savaşları döneminde geçiyor. Oalyı herkesin bildiğini düşünüyorum. Bolivya'da suyun özelleştirilmeye çalışılması ile halk büyük bir ayaklanma başlatmıştı. Zaten hayli fakir olan halkın aylık su faturası 20 dolar gibi bir rakama çıkmış ki bu da esasında 4 kişilik bir ailenin aylık yemek masrafıymış. Su faturalarını yakıp ayaklanma çıkarmışlar, ve sonunda özelleştirme yasasını iptal ettirmişler. Aynı ayaklanmalar bir

Luna

Luna'nın yeni videosu:) İyi seyirler

Kitaplardan Kısa Kısa

Merhaba; Bu ara canım hayli sıkkın, daha doğrusu canım sıkkın değil de kafamı kurcalayan çok fazla şey var. Hepsinin başında da İTÜ Araştırma Görevlilerinin durumu geliyor. Neler olduğunu henüz duymadıysanız sizi Asistan Dayanışması 'nın bloguna alayım, ordan okuyun durumları ve ülkemizin bilimsel geleceğini. Bu iş kafamı o kadar kurcalıyor ki, canım gerçekten de çoğu zmana hiçbir şey yapmak istemiyor. Neyse.  Size Ocak ayından beri okuduğum bir kaç kitaptan bahsetmek istiyorum. Kitapların hiçbirisi üzerinde uzuuun uzun yazılacak gibi değiller  bence. Ama bu kötü oldukları anlamına gelmesin. Aksine bir tanesi hariç hepsinden inanılmaz keyif aldım. Ama gene o bir tanesi hariç hepsi öylesine hızlı ve keyifle okundu ki. Kısa kısa özet geçince anlayacaksınız ne demek istediğimi. İLK GÜN - İLK GECE: Marc Levy hiç okumamıştım daha önce. Her ne kadar Bellanomisma  daha önce çok sevdim okuyun demişse de olmamıştı bir türlü. İdefix kitap fuarı zamanında bu kitaplar yeni basıl

Çay

Sanırım şu keep calm and... diye devam eden seride beni enn çok bu anlatıyor:) Source: flickr.com via Janelle on Pinterest

Luna'cık

Luna'yı sizinle daha önce tanıştırmıştım . Aradan aylar geçti, Luna'cık büyüdü. Ne o şaşkınlığından ne de korkaklığından eser kaldı. Artık evin hakimi o, bizlerse onun lütfedip yaşamasına izin verdiği zavallı köleleri:) Önceleri geceleri bizimle uyumak istiyordu, şimdi öyle bir talebi yok. Gece salonda uyuyor, gün ışıyınca yatağa geliyor ve biz yataktan kalkana kadar guruldayıp duruyor. Bu sabah ben uyurken elimi hart diye ısırmasaydı belki işler daha iyi olurdu.:) Suyu azalmış, yemeği de bitmiş, karnı acıkmış tabii. Önce bir iki suratıma kafasını yaklaştırdı falan, baktı ben uyanamıyorum. Hart diye elimi ısırarak beni benden aldı. Kalktım, suyunu tazeledim (ki gece yatarken koymuştum zaten, hala suyu da vardı ama işte taze suyu seviyorlar), yemeğini koydum. Yatağa geri döndüm. Luna'da yemek yiyip su içtikten sonra yatağa geldi, yanımda yattı. Suratıma kafa attı, kafasını elime dayadı. Gerçekten de her eve bir hayvan lazımmış. Kedi veya köpek veya kuş, balık ve hatta iguan