Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bu Sene Neler Dinlemişim?

Kitapları değerlendirdik, bir de neler dinlediğime mi baksak? Spotify sene sonunda en çok dinlediğimiz şarkıları liste yapıp önümüze koyuyor. Bu listede 100 şarkı var, ben size ilk 28ini gösterebildim. Neden? Daha fazla screenshot almayayım dedim. Listemize sonradan girip çoook emin adımlarla birinci sıraya Arkadaşım Eşşek oturmuş. Çünkü bebekli hayat. Yalnız her gece en az 2 3 kere çaldığım bir ninni var, o nasıl ilk yüze girememiş şaşkınım. La vie en rose'u da bebeğe çalıyorum. Keçe Kurdan'ı tamam dinledim defalarca ama 3. sıraya nasıl oturttum bilmiyorum. Kenan Doğulu seviyorum, aşağılarda da var şarkıları.  Spotify pazartesi günleri discover weekly diye bir liste yapıyor. Eski Bando ile ordan tanıştım. Çok sevdim. Bir ara da Gripin'e taktım. Pek depresiftim. Çünkü hamilelik hormonları.  Gerisi hep bildik, hep Sezen'in zevki işte.  Listeye girmediğine şaşırdığım bir başka şarkı ise Tuesday's gone. 1000 kere dinlemişimdir ama yok. Spotify'ın al

Goodreads Reading Challenge 2017

Hadi gene bir okuma değerlendirmesi yapalım. 2017 kitap hedefim malum sebepten dolayı 20ydi. 30 tane okumuşum. Okuduğum kitapları aşağıda görebilirsiniz. Bazılarını yazdım tabi ki. En beğendiklerim John Steinbeck'in Tatlı Perşembe'si ve Cennet Çayırı oldu. Labirentindeki General beni nasıl sıktı,nasıl boğdu anlatamam.  Gözyaşı Konağı hayal kırıklığı oldu, oysa Sarmaşık ne güzel kitaptı.  Hikayeci şaşırtıcı derecede güzeldi ama Eve Dönüş Şarkısı eh işte dedirtti. Başlangıç bence Dan Brown'un Kayıp Sembol'den sonra en kötü kitabıydı. Yazmasa mı acaba artık? Yedikuleli Mansur İhsan Oktay özentisiydi. Yazar daha derli toplu yazsa daha kolay okunabilirdi.  Kongo'ya Ağıt heyecanlıydı. Devamı olacak mı acaba? Ebeveyn kitaplarını edebi değerlendirmenin dışında tutuyorum tabi ki. Körburun fena olmayan bir ilk romandı ama yazara hayran kalmadım. Last Night at Chateau Marmont korkunçtu. Diğerleri hep eh işte düzeyinde.  2018 hedefim kaç kitap olsa aca

Okuduğum Ebeveyn Kitapları

Merhaba; Sizlere birazcık hem hamileyken hem de hamilelikten sonra okuduğum kitaplardan bahsetmek istiyorum. Hep mi roman okuyalım canım? Yeni Annelere Mucize Çözümler - Tracy Hogg: Bu kitabı hamileyken okudum. Aaa dedim ne kadar güzel, uygulanır ki bu. He gülüm hee. Şimdi Tracy abla diyor ki bebeğinizi bir rutine sokun. 2.5 saatte bir yedirin, oyun oynayın, uyutun, geri kalan sizin zamanınız olsun. EASY (Eat, Activity, Sleep, Your Time) Hee gülüm hee. Çünkü bebekler de böyle programlı doğuyor değil mi? Bir kere buna uyabilmesi için bebeğinizin hiç meme istememesi lazım. Anne sütü 1 saatte falan sindiriliyor ve bebek çok küçükken daha fazla açlığa zaten dayanmıyor. Benim bebe 40 dakika uyuyor. 3 4 saat uyanık kalıyor falan. Olmuyor yani. Teoride desen zehir gibi, pratik dersen sallanmakta. Tracy ablayla yollarımızı Barış gelince ayırdık:) Mahallenin En Mutlu Bebeği, Mahallenin En Mutlu Bebeğinin Uyku Kitabı - Dr.Harvey Karp: Bu da hamileyken okuduklarımdan. Bu k

Merhaba Lohusa Kafası

Merhaba sevgili kardeşlerim; Bu yazı hepiniz için ama en çok hamileler için. Hayatımın son 5 ayı bebekle geçiyor. Bu yazılardan çok var evet ama burası da benim blogum ben neden yazmayayım diyorum:) Hamileliğimi daha açıklamadığımız 7. haftada bir arkadaşım çocuk sahibi olmak konusund "çok zor" demişti. Şimdi benim de size ilk söyleyeceğim şey bu: ÇOOOOOK ZOR!!! O yüzden gardınızı alın. Dik durun. Şimdi doğuma doğru kafanız çok karışacak. Normal mi sezeryan mı diye. Doktorunuz da sizi yönlendirir ama neye yönlendirir bilemem. Benimki normale yönlendirdi. Doğurdum mu normal? Evet doğurdum. Yalnız bir şey söyleyeceğim. ÇOOOOOK ZOR!!! Tabiki her vücut farklı. Burda size doğum hikayemi anlatmayacağım ama ben mesela gece 12'de 3 cm açıklıkla hastaneye yattım. Karşı odada da bir kadın aynı anda 3 cm ile geldi. O gece 3'te doğurdu. Ben ertesi gün 19'da. Yani o kadına sorsak güzel bir deneyimdi diyebilir. Ben çok zor buldum. Çok çok yoruldum. Sonrası

Meditasyon

Merhaba; Spiritüel işlerle aranız nasıl bilmiyorum. Benimki pek iyi değil esasında. Hala en çok güldüğüm şeylerden biridir mesela, evren seni seviyor, sevgi içimizde muhabbetleri. Zaten Cem Yılmaz bizi yeterince güldürmemiş miydi bu konuyla ilgili? Ama yoga ve meditasyona olan ilgimi de yadsıyamıyorum. Hiçbir zaman düzenli bir şekilde yoga yapamadım ama hiç tam oalrak da uzaklaşmadım. Esasında zaman zaman düşünüyorum, keşke eğitimini alsaydım bu işin ve kendi kendime pratik etseydim diye.  Hamilelik eğitimleri ile birlikte bir de hamile yogası dersleri almıştım. Benim gittiğim hastanede eğitimleri Senem Ekin Şen veriyordu. Esasında youtube'da hem Türkçe hem İngilizce pek çok video bulabilirsiniz ama Senem Hocanın yaptırdığı seriyi ben çok sevmiştim. Yakında videom gelecek diyordu, hadi bakalım.  Peki meditayon bunların neresinde duruyor? Hamile yogası neredeyse meditatif bir şey zaten. O koca göbekle kobra duruşları falan yapılamıyor tabi ki. O yüz

Haftanın Kitabı ve Kalemi

Merhaba; Bu haftanın kitabı geçen haftadan geliyor esasında. Uğur sonbaharda ekmek yapmaya karar verdi ve bir ekmek makinası aldı. O zamandan beri eve dışardan ekmek almamız sayılıdır. Gerçekten de evde kendi ekmeğini yapmak çok güzel, çok keyifli bir süreç. Hele çeşit çeşit ekmekle ryapabileceğinizi düşününce. Ben bu kitaba şans eseri denk geldim İdefix'te. Uğur'a güzel bir hediye olsun dedim. Yeşim Çınar'ın Evde Pişen Ekmek isimli kitabında ekmek yapmanın  abcsi, bilinmesi gerekenler ve çeşitli tarifler var. Bir de çeşitli ekmek - kurabiye arası tarifler var ki beni de onlar ilgilendirdi. Tarifleri uygulamak son derece kolay. Çoğunda şeker, yağ gibi kaçınmak  istediğimiz şeyler minimumda tutulmuş. 15gr. şekerle yapılan tarif var düşünün. Ayrıca tarifleri kitaptan takip etmek de çok kolay. Ekmek kısmında ise yerel ve uluslararası çeşitli tarifler var. Fırında veya makinada pişirmeye uygunlar. Eğer ekmekle ilgileniyorsanız bu kitaptan memnun kalacaksınız bence. 

Makyaj mı? O da Ne?

Merhaba; Hiç alışık olmadığınız bir yazı yazacağım size. Son zamanlarda kullandığım makyaj malzemeleri:) Nasıl şaşırdınız değil mi? Bu yazıyı bir süredir planlıyorum esasında ama işte şaşkınlıktan bir türlü kafamı toparlayıp yazamadım. Bu kış malum sebeplerden dolayı sadece bir kaç kıyafet giyebildiğim için makyaj malzemelerine aşırı bir düşkünlük gösterdim. Normalde bu kadar çok makyaj malzemesi almam, zaten böyle makyaj da yapmam ama diyorum ya kıyafet değiş(e)meyince makyaja sardırdım sanırım. Tabii bu malzemelerin hepsi yeni değil ama madem yazıyorum, sevdiğim her şeyi toparlayayım bari dedim. Listeye giremeyen bir kaç ürün var. Esasında çok seviyorum ama onları ABD'den almıştım. Türkiye'de de satılmıyorlar ne yazık ki. (Ne kadar az makyaj yaptığımı da burdan anlayın. 3 senede bir allığı bitirememişim) Esasında indie ürünler değil ama en azından E.L.F gibi nispeten büyük markalar bence Türkiye'ye girsin artık. Neyse gelelim neleri kullanıyorum, neleri sevi

Haftanın Kitabı - Kalemi - Kedisi

Merhaba; Bu aralar sanırım biraz İspanyol edebiyatına takılacağım. Yani alışveriş sepetim öyle diyor. Sepetin tamamını alır mıyım bilemiyorum ama.  Bu hafta Merce Rodoreda'nın Güvercinler Gittiğinde isimli kitabını okudum. İspanyol İç Savaşı öncesinden başlayıp sonrasına doğru devam eden bir kadının hikayesi bu. Natalie ve önce sevgilisi sonra kocası Quimet'i tanıyoruz. Quimet esasında bencil, sadece kendini düşünen ve kendi istediği gibi yaşayan bir adam. Hatta Natalie'ye Colometa diyor sırf böyle demek istediği için. Üstelik Natalie sevmiyor öyle çağrılmıya. Öte taraftan Natalie tuhaf bir kadın karakteri. Ezildiğinin de farkında ama hiç sesini çıkaramıyor. Quimet'i çok seviyor bence. Üstelik anne ve babasından da çok fazla ilgi göremediği için klasik bir sorunlu kadın karakteri olarak karşımıza çıkıyor. Ancak İç Savaş sırasında yaşananlar öylesine boğazıma oturdu ki.  Kitap kötü müydü derseniz hayır kötü değildi derim. Yalnız benim için şöyle bir sık

Haftanın Kitabı - Kalemi

Merhaba; Şöye bir şey yapayım diyorum. Bakalım ne kadar sürdürebileceğim. Her hafta okuduğum kitabın ve o hafta en çok kullandığım kalemin bir fotoğrafını yayınlayayım size. Hatta belki kitabın eleştirisini de yazarım. Ama söz vermeyeyim, bazen okuduklarımı yazmak bile istemiyorum.  Bu haftanın kitabı Hal Edward Runkel'in Bağırmayan Anne Baba Olmak isimi kitabı. Bu kitabı Blogcuanne'nin blogunda gördüm. Hatta çevirmen Ebrar Güldemler bizzat kendisi yazmıştı yazısını. Yanlış hatırlamıyorsam birilerine tek  bir ebeveynlik kitabı önersem bunu öneririm bile demişti. Tabii biz de bir kaç haftaya anne baba olacağımız için hadi bakalım bu neymiş dedim.  Özellikle psikoloji, kişisel gelişim kitaplarında anladığım kadarıyla birinin işine yarayan birinin pek işine yaramayabiliyor. Bu kitap benim için ne yazık ki öyle oldu. Her şeyden önce bu kitabı okurken tam olarak faydalanabilmeniz için  en azından 2 - 3 yaşında bir çocuğunuz olmalı. Her bölümün sonundaki içe bak

Frequency vs. Frequency

Merhaba; Duyduğuma göre hafta sonu bazı bölgelerde soğuk ve yağışlı hava hüküm sürecekmiş. Belki evde kapanıp dizi izlemek isteyenler olabilir aranızda.  Frequency beni konusuyla çekmişti, beklediğimden de heyecanlı çıktı kendisi. Genç ve hırslı dedektifimiz Raimy Sullivan, bir gün evindeki eski telsizden konuşan bir adamı duyar ve olaylar gelişir diyeyim. Raimy 1996 senesinde henüz hayatta olan babası ile konuştuğunu fark ediyor. Ve babası esasında bir kaç gün  bir baskın sırasında öleceği için ona bu gerçeği söylüyor. Tabi ki hepimizin Geleceğe Dönüş'ten bildiğimiz gibi, geçmişi asla değiştirmemelisin. Babasının ölmemesi başka olayları tetikliyor. Raimy ve baba Frank kendilerini 1996 - 2016 arasında süren bir seri katil davasında buluyorlar. Frequency esasında 2000 yılında çevrilen bir filmden uyarlanmış. Filmde bu sefer Raimy'nin yerini John alıyor. Oaylar arasında 30 sene gibi bir fark var. Baba ise polis değil, itfaiyeci. Gene aynı şekilde John baba

İki Kedi İle Yaşam

Merhaba; Bu yazıyı bir süredir yazmak istiyorum esasında ama kedilerin ruh halleri de öyle karmaşık ki ne yazacağımı bilemiyordum. Sonunda düşündüm, zaten ancak bu kadarını yazabilirim dedim.  Sadece bir dakika falan süren aile saadeti Daha önce yazmıştım, Luna bizimle 2012'den beri aynı evi paylaşıyor. Güzel kızımız esasında artık kocaman yetişkin bir kedi. 5 yaşında. Kendisi cins bir kedi. Cins derken sadece bir chincilla olmasından bahsetmiyorum, huyu da cins. Çok insan sevmiyor. Gelip kucağınıza oturmaz, insanla sosyalleşmez. Tabağında yemeği yoksa bile talepkar değildir, ben yemek koyana kadar bekler. Ancak detaylara girmeyi çok istemesem de sinirlendiğinde de yatağımızın tam ortasına işemek gibi bir huyu vardır. O yüzden Luna'nın üstüne gitmeyiz, sıkıştırmayız. Kumun temizliğine ekstra dikkat ederiz.  Luna'nın hayatında bizi üzen bir şey yalnız olmasıydı. Hadi bizimle çok sosyalleşmiyor ama ya yanına bir kedi daha gelirse neler olurdu acaba? Hayaller