Ana içeriğe atla

Yoga Deneyimleri-II. Bölüm

Yoga deneyimlerim son hızla devam ediyor. Geçen hafta iki kere Hatha yoga dersine katıldım, bir kere de kendim evde yoga yaptım. Yani baya baya yoga ile de uğraşır oldum. Hatha yoga dersleri hep aynı geçiyor gibi esasında. Farklı hocalar bile olsa da hep aynı asanalar tekrarlanıyor. Bilemiyorum belki de başka merkezlerde daha farklı olabilir tabii. Ben çok kısa süredir derse gidiyorum sonuçta. Uzun süre derslere devam edenler ne yapar bilemiyorum. Elbet duruşlar zamanla iyileşecektir. O zaman da başka duruşları denemek isteyecektir vücut.  Belki de ileri sınıflar falan vardır. Bilenler beni aydınlatsın:)

Bugün anlatmak istediğim kendi kendime yoga yaptığımda neler hissettiğim. Geçen çarşamba 20 dakika kadar süren bir seri yapmaya çalışmıştım sabah işe gitmeden önce. Güneşe selam serisini tamı tamına hatırladığım için en rahat onu uygulamıştım. Ama heralde bir şeyleri yanlış uyguladımki belimde bir ağrı oluştu. Oysa ki derste hoca ile yaptığım derslerden sonra böyle bir sıkıntı hissetmiyordum. 

Salı ve cuma günleri gidiyorum derse ama bu hafta salı gecesi öyle bir geçer zaman ki çok heyecanlı diye çarşamba-cuma gideyim dedim. Sonra da cuma günü başka bir yere gidebileceğim gerçeği ile karşılaştım. (onu da yakında yazacağım bir başlayayım da) Perşembe günleri de flüte gidiyorum. Sonuç olarak kaldı mı bana sadece çarşamba günü. Şimdi çarşamba günü iki derse üst üste gideceğim. Birisi hatha, öteki de relaxing yoga. Relaxingten pek haz etmemiştim biliyorsunuz ama napalım bu hafta böyle oldu. Akşam Uğur eve biraz geç geleceğini söyledi. Dedim ki koşayım da evde yoga yapayım, madem Uğur da yok. Havalar ısındı, eve alacakaranlık bir saatte geldim. Balkonun kapısını açtım, birkaç mum yaktım. Hatırlayabildiğim kadarıyla duruşları yapmaya çalıştım. Herşeyden önce kalabalık bir sınıfla yapmak yerine evde kendi kendine, açık havada yapmak çok daha farklıymış. Hareketlerin içine daha da rahat girilebiliyor. Yapamadığım yerde yapamamış oluyorum. Ama bir sıkıntı var. Neredeyse 40 dakika sürmesine rağmen çalışmam, kafam karıştı. Hangi seri neyi takip etmeli bilemedim. Bir an yerde hareketler yaparken, bir an sonra kendimi oturur pozisyonlarda buldum. Tam olarak hatırlayamadığım bir seri de vardı. Sandalye-masa-çocuk pozisyonlarından oluşan ama bir türlü nereye ulaşacağını bulamadım. İki üç kere de denedim yani. Bir yandan da pozisyonların isimleri çok komik değil mi? sandalye derken? Neden sandalye? Ama bacak kaslarını çok çalıştırıyor bak söyleyeyim. Hafif bir gevşeme ile başladığım serilere güneşe selamla devam ettim. Savaşçı II duruşunu, üçgen, ve ters savaşçıyı yaptım. Ki bu savaşçı serisini çok seviyorum. Gerçekten de duruştan güç alabiliyorum. İlk birkaç yapışta her iki bacağıma eşit güç dağıtmayı becerememiştim. Hatta arkadaki ayağa nasıl  eşit güç verilebilir diye bile düşündüm. Ama oluyormuş işte. Güvercin duruşunu asla hatırlayamadım. Sonradan bilgisayarımı açınca gördüm nasıl olduğunu. Şimdi yapmam gereken şey şu: Öncelikle bir yoga matı almalıyım, halının üstünde olmuyor bu iş:p Bu arada hala birşeyi yanlış yapıyor olmalıyım ki bugün gene belim ağrıdı. Matım olmadığı için mi böyle? Serileri tam olarak hatırlamalıyım ve bir çalışmada neler yapılır onu belirlemeliyim. Birbirini takip eden seriler neler olmalıdır? Yarın derse gidince bunu soracağım. Bir de bel ağrısını soracağım. Bir şeyi yanlış yapıyorum olasılıkla çünkü. Evet bunları yapmalıyım:)) Şimdilik yoga günlüğümüz bunlardan ibaret. Sorularıma cevap verebilecek olan varsa memnuniyet duyarım:))

Dün flüt çalarken çok zorlandım. Hatta çalamayıp bıraktım. Ama bugün yogadan sonra çıkan sesler beni çok memnun etti. Umarım sevgili öğretmenimde perşembe günü beğenir. Bir de şu var tabii, evde güzel çalıyorum da oraya gidince olmuyor:)) Öğretmenim gerçekten öyle:P

Not: Arada bir takip ettiğim bloglar var. Bir tanesinde bir şey okudum bugün. Evet herkes gibi hayat tarzı endişesi ben de yaşıyorum, evet ben de rahatsızım ama bu hiakye en basitinden kendini bilmezlik bence. İslamiyeti bilmiyorsan eleştirme bence. İslamiyete göre dayı-yeğen arasında nikah düşmez, bu mümkün değildir. Deli misin nesin sayın yazar? Bir tart önce. Haksız mıyım? Yazdığı diğer şeyler bir fantaziden de ibaret olabilir, çok sıkı dini rejimlerde gerçekte olabilir (sadece Müslümanlıkta değil, Yahudilikte ve Hristiyanlıkta da bildiğim kadarıyla kadın ve erkek arasında böyle kalın çizgiler var) ya da sadece yazarın sonsuz hayal gücünün parçaları da. Ama ben dayı-yeğen arasındaki nikaha bittim. İslamda ensest yasak olduğuna göre (serbest olduğu bir yer var mı bilmiyorum) bu nikahta olamaz. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MSA'da Pişirdim Evime de Getirdim

Merhaba; Toplanın şöyle etrafıma size çok güzel bir deneyim anlatmak istiyorum. Geçen hafta Seyahatperest Özge 'nin davetine uydum. Mutfak Sanatları Akademisi 'nde İtalyan Yemekleri Workshop'ına gideceğim benimle gelmek isteyen var mı dedi? Yemeklere baktım. Menüde el yapımı deniz mahsüllü fettucine, kuşkonmaz çorbası ve Marble cheesecake, amaretto ve bitter çikolatalı vardı. Kuşkonmaz çorbası ile ilgili bir fikrim yoktu, cheesecake ile zaten aram yok ama deniz mahsüllü fettucine beni can evimden vurdu. Zaten önceki hafta internette birkaç tarif okumuştum ama açıkçası hangisini pişireceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bir de bu deniz mahsülleri ucuz değil sonuçta. Benim de yemekle çok iyi bir ilişkim olmasına rağmen çok vardır beceremeyip çöpe atmak zorunda olduğum yemekler. O yüzden de bu deniz mahsüllerine hep mesefali yaklaştım. Neyse. Menüyü görünce buna ben gitmeliyim dedim. Sağ olsun Özge'nin kedileri de öyle düşünmüş. Pazartesi workshopa katılmak için benim gid

Beyazlı Kadın

Bir süredir okuduğum kitapları hiç yazmadığımı fark ettim. Hazır Beyazlı Kadın'ı yeni bitirmişken, kütüphanenin rafları arasında kaybolmamışken hemen yazayım bari dedim. Bu kitabı kitap klübümüzde okumuştuk, sanırım 3 kişi aldık sadece. Benden önce Bellanomisma okudu, diğer arkadaşımız okudu mu bilemiyorum. Ben esasında hayli kararlıydım, yazın sahilde okuyacaktım ama son anda aldığım kitaba Uğur el koyunca, (Zeno'nun Bilinci) elimde iki kitapla kalakaldım. Beyazlı Kadın ya da Karamazov Kardeşler.  Hadi dedim madem Bella çook beğendi, alayım raflardan da okuyayım. Wilkie Collins'in bu kitabı ilk gotik ve polisiye roman olarak geçiyormuş. Kitap yayınlandığında İngiletere'de öylesine büyük bir sükse yapmış ki Charles Dickens bile kıskançlık krizlerine girmiş Edward Drood'un Gizemi'ni yazmaya başlamış ama bitirmeye ömrü vefa etmemiş. Gerçekten de bir gizem olmuş sonu. Beyazlı Kadın İngiltere'de Limmerge Malikanesi'nde yaşayan iki genç kadına r

İçinden Deniz Geçen Şarkılar

Bülent Ortaçgil'e büyük bir aşk besleyen bir insan değilim. Ama yeni albümünün çok başarılı olduğunu okuyunca birkaç yerden ben de aldım. CD'yi alalı neredeyse iki ay oldu. Birkaç dinleme denemem başarısızlıkla sonuçlandı. Yeterlik sonra belki sakin sakin iyi gelir dedim ama kafam o kadar doluymuş ki hiç anlamamışım. Sonra da kaldırıp bir kenara koydum. Geçenlerde iphonedaki müzikleri değiştirirken bunu da eklemek istedim. Nasıl yaptıysam iki kere Bulutsuzluk Özlemi eklemişim ama Bülent Ortaçgil'i eklemeyi becerememişim. En sonunda tekrar update ettim önceki gece şarkıları. Dün de flüt dersine giderken dinledim bütün albümü. Derse saat 5 gibi gittim. Yürüyerek gideyim bari dedim. Hava ılıktı. Akşam üstünün romantizmi vardı, kulaklarımda da muhteşem melodiler. Bütün parçalarda bir deniz özlemi, balıkçılar, adalar, su altı, balıklar....Yani her parçanın içinden deniz geçiyor. Tadımlık olarak dinleyin ve hemen bu CD'yi edinin bence. Biterken karanfilli çay içiyorum. Mis g