Ana içeriğe atla

Merhaba Lohusa Kafası




Merhaba sevgili kardeşlerim;

Bu yazı hepiniz için ama en çok hamileler için. Hayatımın son 5 ayı bebekle geçiyor. Bu yazılardan çok var evet ama burası da benim blogum ben neden yazmayayım diyorum:)

Hamileliğimi daha açıklamadığımız 7. haftada bir arkadaşım çocuk sahibi olmak konusund "çok zor" demişti. Şimdi benim de size ilk söyleyeceğim şey bu: ÇOOOOOK ZOR!!! O yüzden gardınızı alın. Dik durun.

Şimdi doğuma doğru kafanız çok karışacak. Normal mi sezeryan mı diye. Doktorunuz da sizi yönlendirir ama neye yönlendirir bilemem. Benimki normale yönlendirdi. Doğurdum mu normal? Evet doğurdum. Yalnız bir şey söyleyeceğim. ÇOOOOOK ZOR!!! Tabiki her vücut farklı. Burda size doğum hikayemi anlatmayacağım ama ben mesela gece 12'de 3 cm açıklıkla hastaneye yattım. Karşı odada da bir kadın aynı anda 3 cm ile geldi. O gece 3'te doğurdu. Ben ertesi gün 19'da. Yani o kadına sorsak güzel bir deneyimdi diyebilir. Ben çok zor buldum. Çok çok yoruldum. Sonrası rahattı ama. Ertesi gün gayet iyiydim. Sezeryan olsa ne olurdu bilemem. Ama gene de doğum yapmak çiçekli böcekli bişi değil. Haa o çiçekli taçları ben yaptırmadım ama yaptırın bacılarım. Aylarca kafanıza takacağınız son süslü şey olabilir. Sonrası lohusa topuzu.

lohusa
*https://sizvebiz.blog/saclariniz-sizi-yansitir-dedirtecek-12-sac-modeli/

Şimdi kafalar doğumdan önce galiba iki şeye takılıyor:
  1. Doğumun Şekli: Çok takılmayın, önemli olan sağlıcakla bebeğe kavuşmanız. Her şey geçer. Normal doğuranlar daha çok anne olmuyor merak etmeyin. Ya da sezeryan doğurunca bebeğiniz sizi daha az sevmiyor.
  2. Uyku - Uykusuzluk: Piyasadaki bütün uyku kitaplarını okuyup hala uykuyu çözemeyenler online mı? Her bebe farklı valla. Benimki ilk doğduğunda 2 hatta 3 ay öyle güzel uyuyordu ki geceleri. Tamam sabah 5 6 gibi kalkıyordu ama 8 9 arası son uykusuna yatıyordu ve neredeyse deliksiz uyuyordu. Emzirmek için kaldırıyordum. Hiç uykusuzluk çekmedim. Ya dedim ne abartılıyor bu uykusuzluk. Al işye uyuyorum ayı gibi. Sonra çocuğa bir şey oldu valla. Geçen gece 12den sabah 7ye kadar sayabildiğim 7 kere kalktı. Arada sayamadıklarım var. Sabah öyle uykusuz öyle gergindim ki bayıldım. En son annem çocuğu almıştı yanımdan. Gündüz 3er saatlik iki uyku uyuyan bebek gitti. 40 dakikadan uzun uykusu yok. Onun da 10 - 15 dakikası memede geçiyor. Yani eğer şanslıysam bebek uyuyunca tuvalete girebiliyorum ben :)
Uyku zorlu bir süreç, ama hiiiç aklınıza gelmeyebilecek bir şey daha var: Emzirme. Benim bebe meme reddiyle doğdu. Doğduğunda bile emmedi. Yaklaşık 1.5 ay memenin başında saatlerce ağladı ama emmedi. 1. ayın sonunda daha doğum kilosunu yakalayamamıştı. Sonra birşey oldu ( Ne oldu bilmiyorum) memeyle kavga etmekten vazgeçti ama bu sırada da emmemiş. İkinci ay sonunda da hala gereken kiloya ulaşamamıştı. İşte beni bu süreç çok yıprattı. Çevrenizde iki çeşit insan olacak arkadaşlar. Birincisinin sütü o kadar çokmuş ki duvarlara fışkırıyormuş, yatak yorgan süt oluyormuş. Bu benim annem mesela. Annem sağolsun hiç sütümün olmadığına, yetmediğine inanmadı ama şöyle bir durum oluyor. Onun sütü duvara fışkırıyormuş, demek ki benim sütüm yok diye düşünüyorsunuz. Öyle bir şey yok arkadaşlar. Sütün olmaması çok nadir bir durum. Süt var, süt hep orda. Ancak siz sütün inmesini baskılıyor olabilirsiniz stres yaparak. İkinci grup insan ise mamacı. Ben onlara mama lobisi diyorum. Bizde bunlardan da vardı. Benim emzirmek için aşırı kararlı olmam nedeniyle direk yüzüme pek bir şey söyleyemediler ama kayınailem mamacıydı. En son bana gece mama ver rahat uyu diyorlardı. Yahu dedim bu bebe kalkmıyor, ben saat kurup kaldırıyorum. Neden mama vereyim? Haa sonuçta ne oldu? O mama verildi. Benim minnak emmeme konusunda o kadar kararlıydı ki kilo almadı, dayadık mamayı ne yaazık ki. İki ay kadar günde 5 kez 60ar cc mama verdim. Şimdi şimdi azaldı artık. Yani bu iki grup insan da sizi bunaltıp yıpratacak. Size iki tavsiyem var. Birincisi Tomris'in Emzirme Notları'nı okuyun, hatmedin. Bir daha okuyun. Ben mesela keşke onları lohusa kafasıyla okumasaydım. Doğumdan önce okusaydım keşke. Mesela diyor ki bebeyi koynunuzdan ayırmayın. Ben bunu anlamamışım. Ayırmayın derken GERÇEKTEN ayırmayın diyor Tomris. Okuyun, tekrar okuyun, bir daha okuyun. İkincisi de geç bulduğum bir Facebook grubu: Emzirme Sanatı. Çok yardımcı olan bir sürü insan var. Keşke mamaya başlamadan önce bebek 1 aylıkken bulsaydım o grubu. Emse de emmese de asla koynumdan çıkarmazdım. 

Emzirmenin hurafesi çok. Mesela sütün üşür var. Süt üşümez. Vücudumuzun içinde üretiliyor ve orda duruyor. 36.5 derecede saklıyoruz. Siz ince giyinince sütünüz üşümez. Benimki gibi meme reddi yaşayan bebekler için ten tene temas çok önemli. Bunun için önce annenizden ve kayınvalidenizden kurtulmalı, bebeği yanınıza almalısınız. Çünkü mazallah sütünüz üşür.

Hiçbir gıda maddesi sütünüzü arttırmaz. Sadece bebeğin emmesi arttırır. Ben mesela iki kere rezene içtim. Ay bir baktım ben rezene içince bebek bir huysuz bir huysuz. Meğer rezene allerjikmiş. Allerjik olduğunu bilmeden ben bunu içmeyeceğim çocuğa bir haller oluyor demiştim. Malt içecekler var. Pekmez gibi bir içecek. Sütü arttırıyor mu bilmiyorum. Sonra şerbetli tatlılar, sonra tahin helvası... Benim bebek kilo almadığı için bana hepsini dayadılar. Sonuç: Hastaneden çıktıktan sonra alınan 5 kilo. Bebek de mama alıyor. Peki bu kilolar nasıl verilecek? Sütünüzün kalitesi diye de bir şey yok arkadaşlar. Her annenin sütü bebeğine özel. 

Siz kurufasülye yediniz yada taşa bastınız diye bebeğiniz gazlanmaz. Şöyle düşünün. Gaz dediğiniz şey mide veya bağırsaktaki hava baloncuğu. Sütünüzden çocuğunuza gaz nasıl geçecek acaba? Yapmayın, üzmeyin kendinizi. Ama gene de gözlemleyin tabiki. Bazı yiyecekler bebeğinizi rahatsız ederse yemeyin. 
Bana birisi 3.günümüzde "sütün geldi mi? diye sordu. Çok şaşırdım. Ay bilmem ki geldi heralde dedim. E bebek geldiğine göre süt de gelecek değil mi? Ama bu teyzeler hiç bitmeyecek. Sütün geliyor mu? Sütün yetiyor mu? Sütün bilmem ne oluyor mu? İlk zamanlar sinirleniyordum. Artık kafama göre cevap veriyorum. Hayır yetmiyor mama veriyorum. Evet yetiyor ayı gibi emiyor falan. Yabancılar sorunca hala sinirleniyorum. Birisine sana ne be diyeceğim sonunda. 
*http://ladynicci.com/baby/boobs-and-babies-the-scandal-of-breastfeeding/


Emzirmek istemiyorsanız alternatifiniz mama. Esasında gene de emzirin bence. En azından 6 ay direnin. Ama istemiyorsanız da üzülmeyin. Nasıl ki emziren annelere mama ver diyenler varsa size de aa neden emzirmiyorsun diyecekler. Çünkü Türk teyzesi olmak bunu gerektirir. 

Bir de çocuğun kucağa alışması meselesi var. Çok kucağına alma alışmasın diyecekler. Kafanız çok karışacak. Bir yandan bebek kucağınızda uyumak istiyor. Bir yandan anneler beyninizi yiyor kucağa alışıyor bu diye. Zaten bebeği indirdiğiniz an uyanıyor. Ben en sonunda eeeeh dedim, ağlayacağına uyusun kucağımda. Alışırsa da bunu o zaman düşünürüz. Sonuçta alışmadı tabi ki. Evet benim de bunaldığım zamanlar oldu. Hele de yaz sıcağında koynunuzda uyuyan bir bebek çok kolay bir sınav değil. Ama sonuçta şu anda kucağımda o kadar da çok durmayan bir bebek var. Evet bazen gezmek istiyor geliyor kucağıma ama bazen de tepinmek istiyor kendi kendine. Bırakıyorum oynuyor. Yani anneniz inanmasa da söylenenler doğru: Bebek ilk 3 ay alışkanlık kazanmıyor. Evet biliyorum sizin anneniz emziriyordu sizi, siz sonra 3 saat uyuyordunuz. O her işini yapıyordu. Ama sizin bebeğiniz muhtemelen öyle olmayacak. Siz en iyisi ilk üç aydan umudunuzu kesin. Bu arada bence bu bebekler bizim aldığımız vitamin ve folik asitler yüzünden böyle uykusuz. Siz de içtiniz di mi onları? Welcome to the club. 

Kucak demişken muhteşem bir şey var: Babywearing. Hemen bir esnek sling edinin, Giyin bebeğinizi. Benimki durmadı o ayrı mesele. Ama sling almadan bilemezsiniz. Benim bebek babywearinge tepki olarak doğmuş. Bir sling iki kanguru denedik olmadı. Arabayı da pek sevmiyor. Bizim için sokağa çıkmak biraz dertli o yüzden. 

*https://www.pinterest.com/pin/457959855847504363/

Eskiden anne ve bebekler 40 gün evden çıkmazmış ya. Ay derdim ben çıkarım 20 gün sonra. Çıkamadım. Birincisi bebek huysuzdu. İkincisi de hava çoooook sıcaktı. 2 ay evde klima altında geçti. O yüzden annelik esasında önceden söylediğiniz her şeyin tersini yapmak gibi. Aaaaa asla tablet telefon vermeyeceğim ama (Henüz vermedim)

Bir de bebeğin ağzına habire onu bunu sokuşturmak isteyenler olacak. Yapmayın, etmeyin. Zaten ömrü boyunca yiyecek. Anne sütünün yerine ne koyabilirsiniz? Tarhana çorbası daha mı faydalı sanki? Sakın ayıp olur diye düşünmeyin. Bebeğinizin sağlığı çoook önemli. 

Şimdilik aklıma gelen en zorlu şeyler bunlar. Peki bütün bunlarla nasıl mücadele edeceksiniz? Lohusa kafasıyla. Size diyecekler ki lohusalık da 40 gün. Bir kere bu yalana kanmayın. SİZ BİTTİ DEMEDEN  BİTMEZ!!! 2 senedir lohusa olan insan var ;) Birisine mi kızdınız. Siz lohusasınız söyleyin ne kadar kızdığınızı. Biliyorum eviniz misafirle dolup taşacak ama haliniz yok. Giyin pijamalarınızı ve yatın. Siz lohusasınız. Bu kafa size kendinizi koruyun diye verilmiş sonuçta. Evet ilk 40 gün çok enteresan. Ben mesela misafirlere gelmesinler diye haber yolladım. Ama gerçekten kucağımda meme emmemek için ağlayan bir bebek varken hiç misafirle ilgilenecek durumda değildim. 

Evet kafa göz yara yara 5. aya geldik. Uyku ciddi sorun bizde. Bebek hala memeye aşık değil. Vermesem neden vermedin demez. Bir de hala huysuz. Ne kanguru seviyor ne araba. Ama sokak seviyor. Nasıl taşıyayım seni minnak? Günler geçiyor. Bebeler büyüyor. Hamileyken dersinize iyi çalışın, sonrasında pek zamanınız olmuyor:) 

Bebeklerinizi  sağlıcakla kucağınıza almanız dileğiyle. Umarım yakında ben de normal hayata dönerim:)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MSA'da Pişirdim Evime de Getirdim

Merhaba; Toplanın şöyle etrafıma size çok güzel bir deneyim anlatmak istiyorum. Geçen hafta Seyahatperest Özge 'nin davetine uydum. Mutfak Sanatları Akademisi 'nde İtalyan Yemekleri Workshop'ına gideceğim benimle gelmek isteyen var mı dedi? Yemeklere baktım. Menüde el yapımı deniz mahsüllü fettucine, kuşkonmaz çorbası ve Marble cheesecake, amaretto ve bitter çikolatalı vardı. Kuşkonmaz çorbası ile ilgili bir fikrim yoktu, cheesecake ile zaten aram yok ama deniz mahsüllü fettucine beni can evimden vurdu. Zaten önceki hafta internette birkaç tarif okumuştum ama açıkçası hangisini pişireceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bir de bu deniz mahsülleri ucuz değil sonuçta. Benim de yemekle çok iyi bir ilişkim olmasına rağmen çok vardır beceremeyip çöpe atmak zorunda olduğum yemekler. O yüzden de bu deniz mahsüllerine hep mesefali yaklaştım. Neyse. Menüyü görünce buna ben gitmeliyim dedim. Sağ olsun Özge'nin kedileri de öyle düşünmüş. Pazartesi workshopa katılmak için benim gid

Beyazlı Kadın

Bir süredir okuduğum kitapları hiç yazmadığımı fark ettim. Hazır Beyazlı Kadın'ı yeni bitirmişken, kütüphanenin rafları arasında kaybolmamışken hemen yazayım bari dedim. Bu kitabı kitap klübümüzde okumuştuk, sanırım 3 kişi aldık sadece. Benden önce Bellanomisma okudu, diğer arkadaşımız okudu mu bilemiyorum. Ben esasında hayli kararlıydım, yazın sahilde okuyacaktım ama son anda aldığım kitaba Uğur el koyunca, (Zeno'nun Bilinci) elimde iki kitapla kalakaldım. Beyazlı Kadın ya da Karamazov Kardeşler.  Hadi dedim madem Bella çook beğendi, alayım raflardan da okuyayım. Wilkie Collins'in bu kitabı ilk gotik ve polisiye roman olarak geçiyormuş. Kitap yayınlandığında İngiletere'de öylesine büyük bir sükse yapmış ki Charles Dickens bile kıskançlık krizlerine girmiş Edward Drood'un Gizemi'ni yazmaya başlamış ama bitirmeye ömrü vefa etmemiş. Gerçekten de bir gizem olmuş sonu. Beyazlı Kadın İngiltere'de Limmerge Malikanesi'nde yaşayan iki genç kadına r

İçinden Deniz Geçen Şarkılar

Bülent Ortaçgil'e büyük bir aşk besleyen bir insan değilim. Ama yeni albümünün çok başarılı olduğunu okuyunca birkaç yerden ben de aldım. CD'yi alalı neredeyse iki ay oldu. Birkaç dinleme denemem başarısızlıkla sonuçlandı. Yeterlik sonra belki sakin sakin iyi gelir dedim ama kafam o kadar doluymuş ki hiç anlamamışım. Sonra da kaldırıp bir kenara koydum. Geçenlerde iphonedaki müzikleri değiştirirken bunu da eklemek istedim. Nasıl yaptıysam iki kere Bulutsuzluk Özlemi eklemişim ama Bülent Ortaçgil'i eklemeyi becerememişim. En sonunda tekrar update ettim önceki gece şarkıları. Dün de flüt dersine giderken dinledim bütün albümü. Derse saat 5 gibi gittim. Yürüyerek gideyim bari dedim. Hava ılıktı. Akşam üstünün romantizmi vardı, kulaklarımda da muhteşem melodiler. Bütün parçalarda bir deniz özlemi, balıkçılar, adalar, su altı, balıklar....Yani her parçanın içinden deniz geçiyor. Tadımlık olarak dinleyin ve hemen bu CD'yi edinin bence. Biterken karanfilli çay içiyorum. Mis g