Ana içeriğe atla

Diziler diziler

Dikkat!!! Bu yazı dizilerle ilgili spoiler içerebilir, izlemeyi düşünüyorsanız okumamayı tercih edebilirsiniz. 

Merhaba;

Herkesin izlediği diziler var. Bir kısmınız sadece belgesel izleyip caz dinliyor biliyorum. Bir kısmınızda sadece yabancı dizi izliyor, onları da kenara ayırıyorum. Bir de biz faniler varız işte, Türk dizilerini de izliyoruz.Bu sezon bir de Amerika'dayım, zamanım da bol, günü gününe dizi izliyorum resmen. İzlediğim dizilerle ilgili bir yorum yapayım dedim. 

1. KAYIP



Kayıp'ı harcayacaklar Matmazel. Sezonun bombası bu dizi, reyting ölçümlerinde neler dönüyor bilmiyorum, (ya esasında biliyorum, hem Cengiz Semercioğlu, hem Gülse Birsel yazdı, Hürriyet'in arşivlerinden bulup okuyabilirsiniz) ama bu diziyi harcamasınlar. Şimdi ben böyle ağlaklı dizilere katlanamıyorum. Hani otur Yaprak Dökümü izle desen izleyemem. Ama Kayıp'ta hiç dinmeyen bir tempo var. Dizinin tanıtımını okuduğumda zengin bir ailenin çocuğunun başına gözaltında bir şeyler gelecek ve acayip bir siyasi komplonun içinde kalacağız sanmıştım. Oysa ki öyle olmadı. Kişisel intikam için kaçırılan Şarman Holding'in veliahtı var. Şimdilik çocuğu hala ne için, nasıl bir intikam için kaçırdıklarını bilmiyoruz. Ufak ufak çözülmeler başladı, ve hatta 13. bölüm itibariyle Falko Mehmet'in kızkardeşini öldürdü mü öldürmedi diye düşünüyoruz. Durumlar çok karışık. Aslı Enver ne kadar güzel bir kadın olmuş, evlilik acayip yaramış. Mete Horozoğlu ne iyi bir oyuncuymuş, Kayıp Şehir'de uyuz olduğum İlker Kaleli nasıl döktürüyormuş, neler neler. Diyorum ya, çok heyecanlı. En güzel yönü de 39 bölüm planlanmış olması. Önceki sene Son vardı mesela, o da bir sezon planlanmıştı. Tadı damağımızda kaldı ve bitti. Çok iyi bir karardı. Ve ancak Kayıp'la ilgili bir kaç sıkıntılı nokta var bence, sözlüklerde de yazılıyor  buraya da alayım.

  • Bir kere koskoca Şarman Holding diyorsunuz, çocuk kaçırılmış polis nasıl hiçbir şey yapmıyor aklım almıyor. Öyle eve falan birisi telefon ederse ancak teknik takip yapılıyor. 
  • Hasan Deliormanlı'yı takip etmek için serbest bıraktılar, adamı kimse takip etmiyor. Bu nasıl iş?
  • Hangi baba evladı ortada yokken hala karı kız peşinde koşar? Kemal bile yapmaz bunu.
  • Peki Elmas nasıl salak bir karakter öyle. Yahu kadın, kocan ortada yok, kim ne derse ona inanıyorsun. Neyse Allah'tan oğlu akıllı, şüpheleniyor ama o da bir şey yapamıyor.
  • Leyla'nın rüyasında gördüğü bir evi bulması? Yani polisiye bir diziden bahsediyoruz, paranormal olayları da katacaksak onları da açıklamak gerekir, o da bizi aşar değil mi? Aşmasa zaten bunca yıldır Çalıkuşu'nu izlemezdik, yerli bir Fringe'imiz olurdu.
  • Dolunay Soysert'in oyunculuğunu beğenmeyen çok. Bana çok sahici geliyor. Belki biraz fazla teatrel  ama kadının oğlu günlerdir ortada yok. Kemal'e, abisine atarlanırken kızıyla hala hiçbir eşy yokmuş gibi ilgilenebilmesi muhteşem. Annelik böyle bir şey dedirtiyor bana.
  Biraz daha tempoyu arttırırsa bence olacak dizi. Belki de Kayıp'ta Türk diziciliğinin sorununu yaşıyor. 1.5 saat bir dizi için çok uzun bir süre. Hele hele seyircinin hızlı bir akış beklediği polisiye diziler için. Mesela bir saat olsa bu dizi, önünde kimse duramaz bence. Bu dizinin boş sahnelere, uzun uzun bakışmalara ihtiyacı yok.


2. ESKİ HİKAYE


Bu dizi TRT'de yayınlanıyor diye dönüp bakmamıştım. Sevmiyorum TRT'yi. Ama çok ayıp etmişim, Allah beni davul etsin. Senaryosunu Levent Cantek yazıyor. Oyucu kadrosu ise resmen yıkılıyor. Buğra Gülsoy, Sermet Yeşil, Murat Daltaban, Funda Eryiğit, Osman Erkaş ve Ferda Işil (ah hele Ferda Işil, nasıl güzel bir babaannesin sen).   Tabii bir de diğer rollerin hakkını yemeyeyim. Nispeten daha önemsiz rollerde bile Mehmet Esen falan var. O denli. 

Buğra Gülsoy'un (Mete) babası eski bir istihbaratçı, eski çünkü öldürmüşler adamı. Kim öldürmüş, mafya mı öldürmüş, istihbarat mı öldürmüş, yoksa istihabarattaki adamlarda zaten mafya mıymış diye düşünüyoruz. Mete'ye kendisine Vicdan diyen birisi yardım ediyor, Boztepelilerin yanına giriyor ki babasının intikamını alsın. Ve olaylar gelişiyor.  Tabi ki işin içine aşk giriyor, Mete oğlumuz avukat Türkan'ın aşkı ile yanıyor ama Boztepelilerin kızı Esra ile yakınlaşırsa intikamını daha kolay alacak. Olaylar olaylar. 

Bir taraftan da Mete'nin apartmanındaki insanalrın hayatlarını görüyoruz. Onların dertleri daha sıradan, işsiz kalan var, aşık olan var. O tarafta şakalar komiklikler. Gerçektende hikayenin komik tarafları da var. Başlarda şey şey diye konuşan Ragıp'a sinir oluyordum ama son iki bölümdür biraz rolü azaltılmış, konuşmasındaki sürekli yenilenen şey şey kalıbı da azaltılmış. Seyirciyi sıkmıyor. 

Buğra Gülsoy'un izlediğim 3. dizisi bu. Hep karanlık adam, hep bir kötülük var içinde. Gerçekten de böyle midir bu adam diye düşünmeden edemiyorum. 

Funda Eryiğit aynı Cobie Smulders'a (HIMYM Robin) benziyor. Neyse ki komik bir rolü yok, yoksa aynısı olacakmış. 

Sermet Yeşil'i tiyatroda izleyip bayılmıştım. Burda da süper. Azıcık tiyatro sahnesinde gibi kabul ediyorum ama adam arıza bir tipi canlandırıyor, mafyanın tetikçilerinin başı. Resmen gözleri alev alev yanıyor. Acayip bir rol, Sermet Yeşil'de çok çok başarılı.

Diziyle ilgili olmayan iki kişi var bence. Birincisi Murat Boztepeli'nin kardeşi Nilüfer. Ayçe Abana'yı daha önce sadece Hayat Bilgisi'nde izlemiştim ama pek hatırlamıyorum. Burda olmamış. Tonlamasında mı, tipinde mi bir arıza var bilmiyorum, ısınamadım kadına. Hiç inandırıcı değil. Öteki ise Murat'ın kızı Esra'yı oynayan Damla Debre. Şimdi eski dizilerine falan baktım, pek çok yerde oynamış ama ne yazık ki bu kadroya yakışmamış. O kadar tiyatrocunun içinde kendini geliştirmesi lazım. Kız sinirliyken de, mutluyken de, intikam alıacağım derke de hep aynı yüz ifadesinde. Tamam rolün biraz aptal sarışın olmayı gerektiriyor ama gerçekten de çok kötü oynuyor. Karşıma rol arkadaşı olarak  geçse ağzımı açıp cevap vermem. Bir de güya Mete ile karşılıklı oynayacak, 11. bölümden itibaren anlıyoruz ki rolü de artacak. Bu saatten sonra kızı değiştiremeyeceklerine göre kız kendini geliştirsin lütfen. Bu işler Kolpaçino'da oynamakla olmuyor. 

3. BEN DE ÖZLEDİM


Çok yoruma gerek var mı bilmiyorum. Leyla ile Mecnun'u izlemedim ama Ben de Özledim'i izliyorum, çokta gülüyorum. Çok komik. Çok güzel saçmalıyorlar, çok güzel batırıyorlar. Ben çok eğleniyorum, size de tavsiye ederim. Burak Aksak ne kadar komik bir insan, sadece senarist olarak değil hem de, oyunculuğu da çok komik. Baya kendisni oynuyor gibi hissediyorum ben. Öyle sarsak bir tiptir heralde:)

Bir de  geçen seneden izlediklerim var, İntikam ve Yalan Dünya. 



İntikam biliyorsunuz Revenge ile aynı senaryodan ama belki de artık o senaryodan sapmanın zamanıdır. İnsanlar Revengi için de saçmaladı diyorlar, bence İntikam'ı ikinci sezonda kesmek çok hayırlı olacak. Zaten Derin'i öldürmeyerek baya saptılar bence diziden. Çok heyecanlı başladı ama çok ağır ilerliyor. Bütün oyuncularına bayılıyorum ama alınan bir intikam yok, hata üstüne hata yapılıyor, örneğin birkaç hafta önce Yağmur bıçaklandı ya, böyle şeyler beni heyecanlandırmıyor. Yağmur ölmeyeceğine göre. Mesela Hakan bıçaklansa çok korkardım ya ölürse diye. Yiğit Özşener bir Nejat İşler değil. Zaten neden onlar şehri terketmiyor ki, mutlu bir aile oldular işte. Varlıkları anlamsızlaştı. Revengi izlemiyorum belki orda da böyle ilerliyordur işler ama dediğim gibi, revenge'in de eleştirileri düşüş yaşandığı yönünde. O yüzden de bence bu diziyi 3. sezona sürükleyip reytingleri süründürmenin alemi yok, sezon sonu final yapabilir.



Yalan Dünya'yı çok eleştiren bir kitle var. Allah aşkına komedi dizisinden ne bekliyorsunuz? Mesela HIMYM izleyince ne geçiyor elimize? Gülüyoruz değil mi? Yalan Dünya'nın size hayatın anlamını mı açıklamasını bekliyorsunuz? Bence Gülse Birsel inanılmaz gözlemler yapıyor. Evet abartı yok değil var, mesela Nurhayat'a kim katlanabilir ki ama komik işte. Bir de Çiğdem ne kadar muhteşem bir karakter. Büyüyünce Çiçi oalcağım ben. Uğur'la anlaştık, o da Timur olacak:) Peki Zerrin'e gülmemek mümkün mü? Bir de Olgun Şimşek ne tuhaf adam. Ne Selahattinken, ne de Ahmetken yadırgıyorum. Yetenek başka bir eşy gerçekten de. 

Evet benim izlediklerim bu kadar. Sizde durum nasıl? Neler izliyorsunuz?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MSA'da Pişirdim Evime de Getirdim

Merhaba; Toplanın şöyle etrafıma size çok güzel bir deneyim anlatmak istiyorum. Geçen hafta Seyahatperest Özge 'nin davetine uydum. Mutfak Sanatları Akademisi 'nde İtalyan Yemekleri Workshop'ına gideceğim benimle gelmek isteyen var mı dedi? Yemeklere baktım. Menüde el yapımı deniz mahsüllü fettucine, kuşkonmaz çorbası ve Marble cheesecake, amaretto ve bitter çikolatalı vardı. Kuşkonmaz çorbası ile ilgili bir fikrim yoktu, cheesecake ile zaten aram yok ama deniz mahsüllü fettucine beni can evimden vurdu. Zaten önceki hafta internette birkaç tarif okumuştum ama açıkçası hangisini pişireceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bir de bu deniz mahsülleri ucuz değil sonuçta. Benim de yemekle çok iyi bir ilişkim olmasına rağmen çok vardır beceremeyip çöpe atmak zorunda olduğum yemekler. O yüzden de bu deniz mahsüllerine hep mesefali yaklaştım. Neyse. Menüyü görünce buna ben gitmeliyim dedim. Sağ olsun Özge'nin kedileri de öyle düşünmüş. Pazartesi workshopa katılmak için benim gid

Beyazlı Kadın

Bir süredir okuduğum kitapları hiç yazmadığımı fark ettim. Hazır Beyazlı Kadın'ı yeni bitirmişken, kütüphanenin rafları arasında kaybolmamışken hemen yazayım bari dedim. Bu kitabı kitap klübümüzde okumuştuk, sanırım 3 kişi aldık sadece. Benden önce Bellanomisma okudu, diğer arkadaşımız okudu mu bilemiyorum. Ben esasında hayli kararlıydım, yazın sahilde okuyacaktım ama son anda aldığım kitaba Uğur el koyunca, (Zeno'nun Bilinci) elimde iki kitapla kalakaldım. Beyazlı Kadın ya da Karamazov Kardeşler.  Hadi dedim madem Bella çook beğendi, alayım raflardan da okuyayım. Wilkie Collins'in bu kitabı ilk gotik ve polisiye roman olarak geçiyormuş. Kitap yayınlandığında İngiletere'de öylesine büyük bir sükse yapmış ki Charles Dickens bile kıskançlık krizlerine girmiş Edward Drood'un Gizemi'ni yazmaya başlamış ama bitirmeye ömrü vefa etmemiş. Gerçekten de bir gizem olmuş sonu. Beyazlı Kadın İngiltere'de Limmerge Malikanesi'nde yaşayan iki genç kadına r

İçinden Deniz Geçen Şarkılar

Bülent Ortaçgil'e büyük bir aşk besleyen bir insan değilim. Ama yeni albümünün çok başarılı olduğunu okuyunca birkaç yerden ben de aldım. CD'yi alalı neredeyse iki ay oldu. Birkaç dinleme denemem başarısızlıkla sonuçlandı. Yeterlik sonra belki sakin sakin iyi gelir dedim ama kafam o kadar doluymuş ki hiç anlamamışım. Sonra da kaldırıp bir kenara koydum. Geçenlerde iphonedaki müzikleri değiştirirken bunu da eklemek istedim. Nasıl yaptıysam iki kere Bulutsuzluk Özlemi eklemişim ama Bülent Ortaçgil'i eklemeyi becerememişim. En sonunda tekrar update ettim önceki gece şarkıları. Dün de flüt dersine giderken dinledim bütün albümü. Derse saat 5 gibi gittim. Yürüyerek gideyim bari dedim. Hava ılıktı. Akşam üstünün romantizmi vardı, kulaklarımda da muhteşem melodiler. Bütün parçalarda bir deniz özlemi, balıkçılar, adalar, su altı, balıklar....Yani her parçanın içinden deniz geçiyor. Tadımlık olarak dinleyin ve hemen bu CD'yi edinin bence. Biterken karanfilli çay içiyorum. Mis g