Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

YENİ YIL

Biliyorum sizleri çok ihmal ettim. Ama doktora yapmak böyle birşey ne yazık ki. Bazen insanüstü bir çaba istiyor,  hatta o çaba bile yetmiyor:( Neyse umarım 2011 benim kariyerim açısından da daha başarılı bir sene olur.  Yeni yılınızın çoook mutlu geçmesi dileğiyle.  Yılbaşından sonra görüşmek üzere.  Sevgiyle Fotoğraf kaynak:   http://think0.deviantart.com/art/Christmas-Tree-105261660?q=boost:popular+christmas+tree&qo=86

Ayvalı-Ihlamur

Bu aralar ofiste ayvalı ıhlamura taktım. Doğadan'ın bitki çaylarını genel olarak beğeniyorum. Evde tercih etmem ama ofiste içmek için başarılılar bence. Evde ise taze taze kendimin demleyeceği çayları tercih ediyorum tabi ki. Bir aralar çok düşkündüm, sonradan yavaş yavaş azalttım. Doğadan'ın ayvalı ıhlamuruna gelince, kokusu tadından daha güzel hatta sadece kokusu için bile bazen bir bardak içtiğim oluyor. Odamın içi de mis gibi kokuyor. Tavsiye edebilirim, ama tabi ki evinize gidince bir ayvanın kabuğunu ve birkaç dilim de ayvanın kendisini, elma kabuğu, tarçın, karanfil ve zencefil koyarak kaynatacağınız bir ıhlamurun yerini tutmayacaktır. Bu arada bitki çaylarının kaynatılmaması, demlenmesi gerektiğini biliyorum, ama ıhlamuru kaynamış hali ile o kadar çok seviyorum ki, demlemiyorum, genelde kaynatıyorum:(

Haydarpaşa Yanıyor

Dün Uğur Boğaz'da birşey alev alev yanıyor dediğinde inanmadın, ne yanacak ki dedim. Yarım saat sonra yanan yerin Haydarpaşa olduğunu gördük. İçim yandı. Bütün öğrenciliğim boyunca Eskişehir'e her gidişimde biraz erken gidip merdivenlerinden tarihi yarımadaya baktığım, vapura binmek için iskelesini çok sık olmasa da kullandığım, fotoğraflarını çektiğim, fotoğraf çekmek için izin almak üzere müdüriyet katlarına çıkıp içine hayran kaldığım bina alev alev yanıyordu. Üstelik bütün binanın yanması da söz konusuydu, içim yandı. Şimdi tesellimiz yangının tek katla sınırlı olması. Gerçi tahtalar kabarmış, üst kat çökmüş, baya bir hasar vardır binada. Bir de aslına sadık kalarak restorasyon yapmayı beceremeyiz ama, Haydarpaşa Garı yıllar geçse de orada dimdik durmalı bence.  Yandı mı, otel yapmak için yakıldı mı, pek çok rivayet dolaşacaktır ortalıkta. Umarım sadece dikkatsizlik sonucu çıkan bir yangındır. Umarım hepimizi üzecek başka birşey çıkmaz bu işin altından.  Fotoğraf ka...

Günün şarkısı

Bu aralar Latin'lere sardırdım biliyorum ama şunu bir dinleyin:) Hatta videoyu da izleyin bence. Sadece ben de değil videoyu yapanda da aynı duyguları yaratmış sanırım. Şöyle ayaklarını bir sahilde uzatmak, dalgaların sesini dinlemek, hiçbir şey düşünmemek:)

Yapılacaklar Listesi

20 Aralık'tan sonra yapılacaklar listem:..:) Fotoğraflar ve çizimler Google'dan bulundu ama her birini tek tek hatırlamıyorum.

Dün sabah Özgürlük Parkı

Ufak bir yürüyüş sırasında, telefon ile öylesine çekilmiş birkaç kare

Greenpeace

Greenpeace'in bir eylemi var, balıklar eğer yeterli büyüklüğe gelmeden avlanırlarsa, üremelerini de engellemiş oluyoruz. Aşağıdaki linklere tıklayarak Greenpeace'in eylemine destek verebilirsiniz. www.kacsantim.org Benimki kaç santim öğrendim: http://bit.ly/c89ehM, seninki kaç santim?

Radyo

Ben radyo dinlemeyi çok severim. Bazen pop, bazen alternatif, klasik, jazz. Ama çoğu zaman internetten radyo dinlemek çok zor oluyor, bağlantı kopuyor, iyi bir radyo bulmak dert. Şimdilerde yeni bir radyo kanalı keşfettim. Bağlantısı çok kaliteli. Yayını da hoş. Bir tıklayın:)  Not: Artık mavi yazabiliyorum:)

Penti

Penti son bir kaç senedir özellikle elbise ve etek modasının yayılmasıyla sıkça uğradığım dükkanlardan birisi haline geldi. Üstelik çorap artık sadece bir zorunluluk olmaktan çıktı, elbiseyi bütünleyen önemli bir aksesuar halini aldı. Geçen sene Penti'nin simona isimli çorabını çok severek giymiştim. Hem çok yumuşak bir dokusu vardı, hem de çok zor yırtılıyordu. Krem rengi favorimdi. Ama en son elimde kalan çorabın da çizmem yüzünden yırtıldığını görünce atmıştım. Penti ne yazık ki bu sene Simona'yı yeniden çıkarmadı. simona İlkbahar kreasyonunda da Deborah isimli çok güzel bir çorap vardı. Hemen aldım, ama Simona kadar yumuşak bir dokusu yoktu, üstelik kaşındırıyor ama görünüşü yüzünden baya uzun süredir giyiyorum. Deborah Bu sene çıkan çoraplardan ise Belle ve Estel'i aldım. İlk önce Belle'yi aldım. Çorabın ilk sıkıntısı dönmesi. Deseni bacağın üstüne doğru dönüyor. ÜStelik bu sorunu sadece ben yaşamadım, arkadaşım da yaşadı. Bir kaç kere giydim, yırtıldı, kaçtı, deli...

Akdeniz Heykeli

kaynak kaynak Günaydın; Eski bir tartışma belki ama Levent'te Yapı Kredi'nin her önünden geçtiğimde bu heykeli gördükçe içim acıyor. Çocukluğumda anlamamıştım, şimdi Akdeniz'i gördükçe içim acıyor. Dalga dalga, köpük köpük tuzlu bir kadının, Levent'in kornalarının ve egzoz dumanının arasında kalmasına çok üzülüyorum.

Bir Gün Tek Başına

Merhaba; Bazı şeyler vardır hani, anne babanız çok sevdiği için bile uyuzluğunuzdan fikriniz olmadan sevmezsiniz bile. Vedat Türkali biraz öyleydi beni için. Neyseki bu inadımdan çok çabuk vazgeçtim, ve her yerde duyduğum son kitabı YALANCI TANIKLAR KAHVESİ ile tanıştım kendisi ile. Okuduğum zaman ise hayran kaldım. Muhsin'in kendisini toplumda hiçbir yere yerleştirememesiyle kendimi çok özdeşleştirdiğim için belki de. Kitabı bir solukta bitirdim, yıllardır Vedat Türkali okumadığım için de utandım. Birkaç ay sonra, idefix'teki büyük indirimle Vedat Türkali'nin bütün kitaplarını aldım, o günden beri de sırayla okuyorum kitaplarını. KAYIP ROMANLAR ve MAVİ KARANLIK'ın ardından bu aralar da BİR GÜN TEK BAŞINA'yı okuyorum. KAYIP ROMANLAR'da birazcık sıkıldım, konunun akışı çok güzeldi ama kahramanların her öğünde neler yediği, günde kaç kere tuvalete gittiği gibi detaylar bile vardı ve sürekli tekrarlanıyordu, biraz sıkıntı yarattı. Mavi Karanlık ise bence muhteşem...

TCDD

İşe gidiş geliş rotam değişti, artık her gün, günde iki kere banliyö kullanmak durumundayım. İstasyonlardaki güvenlik görevlilerini anlıyorum tabi ki, ama çok uzun süredir şöyle şapkalı, düdüklü, lacivert takım elbiseli bir kondüktör görmedim sanırım. Güvenlik görevlilerinin arkadında "özel güvenlik" yazan çirkin formalarının yanında kondüktörlerin takım elbiseleri ne kadar da inceydi. kaynak: http://thegate.boyut.com.tr/index.asp?ct=459,464,504# kaynak: http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetay&ArticleID=890858&CategoryID=80

Kedi

Uğur'la kedi olsak nasıl oluruz diye konuşuyorduk. Bence Uğur aşağıdaki gibi bir kedi olurdu. O da benim yukarıdaki gibi şaşkın bir kedi olacağımı söyledi:)

Gökkuşağı

Bu sabah gördüğüm gökkuşağını gören herkes mutlu oldu mu? Güne ve haftaya güzel bir başlangıç. kaynak: http://www.designzzz.com/beautiful-examples-of-rainbow-photography/

İkonlar

Sevgili okuyucu, Öncelikle iyi geceler. Dün Uğur'la yürürken Arko traş kreminin sakllaı adamını gördüm bir berberin tabelasında, bugünse Monami pastel boyalarını. Aklıma çok uzun süredir görmediğimiz ikonları bir araya toparlamak geldi. Sizin aklınıza neler geliyor?

Ev

Ben de evde bundan istiyorum:) Çok eğlenceli değil mi? Kaynak: http://panoyatakilanlar.blogspot.com

Şu anda bunları istiyorum

Şu anda bunları istiyorum. Birisi alıp gelirse çok memnun olurum. Elbise M beden olsun, ayakkabı 38.5 lütfen:) Elbise Mango, ayakkabı Steve Madden. Almak isterseniz aklınızda olsun:p

Bugün

Bugün trene binerken, Anadolu yakasında güneşli, ılık, sevimli, iyimser bir hava vardı. Bugün çok güzel bir gün dedim. Avrupa yakası ise bulutlu, karamsar. Olsun. Gene de yapmak zorunda olduklarımı yapacağım. Ders çalışmak zorundayım. Evet çalışırken çoooooooooooooooook sıkılıyorum. Ama çalışmayınca da kendimi yiyorum. O zaman çalışıp sıkılayım, en azından akşam biraz huzurlu olurum. Post evlilik depresyonu mu, pre yeterlik depresyonu mu yoksa sadece sonbahar mı bilmiyorum ama çok ruhsuzum günlerdir. Yüzümün bile rengi soldu. Annem bir koli yiyecek yollamış. Çörek ve tarhanadan yedim. Şu anda pişmanım evet. Size güzel bir cuma şarkısı hediye edeyim bari:) Not: Anlamıyorum ama blogspot yazı rengini değiştirmiyor günlerdir. Fikri olan? Not 2: Oxford ayakkabı arıyorum. Nereden bulabilirim bilen?

Fashion Night Out

Bir kısmınızın bildiği üzere, bugün Bağdat Caddesi, İstinye Park ve Nişantaşı'nda gece saat 24.00'e kadar alışveriş var. Tüketimi körüklemek için yapılıyor, çeşitli indirimler ve hediyeler var, bütün bunlar biliniyor. Ama bir yandan da eğlenceli bir aktivite olabilir belki. Gösteriler falan diyorlar. Bir dolaşmakta sakınca görmüyorum ben. Zaten ihtiyacınız olan birşeyler varsa biraz indirimle alabilirsiniz, yanına da bir hediye ekleyebilirsiniz. Bloglardan takip ettiğim kadarıyla insanlar günlerdir ne giyeceklerini falan düşünüyorlar, eşortmanlarla gitmemek lazım sanırım. Herkese iyi eğlenceler:)

Bugünlerde Neler Okuyorum????

Muz Sesleri 20 sayfa kaldığı için yanıma Yanılsamalar Kenti'ni aldım. Cuma'dan sonra da kitap klübümüz için Yokyer'i okumaya başlayacağım.

Ben Gelin Oldum

(c) Duygu Yıldırım Merhaba sevgili okuyucu; Uzun süredir her iki blogumdan da ayrıyım ne yazık ki. Ne fotoğraf çekebiliyordum, ne de birşeyler yazabiliyordum. Buraya gelince, yazacak enteresan şeyler çok fazla olmasına rağmen zamansızlık ve yorgunluk nedeniyle pek birşey yazamıyordum. Şimdi gldim, birşeyler yazabilirim sanırım:) Başlıktan da anlayabileceğiniz gibi sonunda ben gelin oldum:) Sevgilimde damat tabi ki. Düğün haftası biraz koşuşturmalı, biraz gergin geçti. Öncelikle düğünden önceki pazartesi gecesi Eskişehir'de kına gecesi düzenledik. Tam olarak bir kına gecesi de değil esasında. Eskişehir'de kına geceleri kadın erkek karışık yapılır. O yüzden de çoğu insanın bildiği kına gecelerinden farklı oluyor birazcık. Ben de klasik bir kına gecesi istemiyordum.Böylece annemle bir kokteyl düzenlemeye karar verdik. Nişan için yer ararken Eskişehir'deki bütün mekanları gezmiştik, bu sefer hiç gezmeden direk Anemon Otel'e gittik. Açıkçası oradaki hazırlıklardan çok haber...

Bugünlerde Neler Yapıyorum????

Sevgili okur; Biliyorum ki çok ayrı kaldık birbirimizden. Güya gün içindeki koşuşturmalarımı burada yazacaktım. Koşuşturmaktan yazmaya zaman bulamadım resmen. Bu ders dönemi özellikle o kadar yoğundu ki, başımı kaşıyacak zamanım olmadı resmen. Ve elime kocaman bir hiç geçti. O kadar çok çalıştım, hiç istediğim notları alamadım. Özellikle derslerin birinden aldığım notu hiç hak ettiğimi düşünmüyorum ya neyse. Sınavlar bütünce kağıt okuma, not verme telaşı başladı. Neyseki onlar da bitti. Sonra da ev arama çalışmalarına hız verdik. Uğur bana biraz kızıyordu sanırım ev bakmaktan bezdim, beğenmiyorum diye. Ama şöyle bir kısırdöngünün içinde haftalara döndük durduk. Beğendiğimiz evlere gücümüz yetmedi, gücümüzün yettiklerini de beğenemedik. Ama hep diyorlar ya birgün şans eseri karşınıza çıkıveriyor ev diye, bizimki de öyle oldu. Daha önce ilanını gördüğümüz bir ev vardı, aramıştık ilanı kaldıramadık henüz ama tutuldu demişlerdi. Aa vah vah dedik ve aramaya devam ettik. Tam en son iki evde...
Bu artık kelimenin bittiği nokta. Allah belanızı versin. Ne biçim insanlarsınız, nasıl bir şehir orası. http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetay&ArticleID=993584&Date=26.04.2010&CategoryID=77

İran Kadın Hareketi

Ne kadar sesleri çıkıyor bilemiyorum, ama kadın haeketlerine destek vermek lazım bence. Birde bildirilerini Türkçe'de hazırladıklarına göre, bizlere de ulaşmaya çalışıyorlar demek ki. Esasında kadın sorununun en büyük olduğu ülkelerden biriyiz heralde. Biliyor musunuz 2010'un ilk üç ayında 55 kadın öldürüldü Türkiye'de töre, namus sebebiyle. İran'lı kadınların hareketi de keşke sonuç verse, ama neredeyse imkansız gibi. Biz de töre cinayetleri nasıl engellenemiyorsa, İran gibi şeriatın kemikleştiği bir ülkede de bu kadınların istediklerini elde etmeleri çok zor. Gene de seslerini duyurmalarına yardım etmek lazım. http://www.iran-women-solidarity.net/spip.php?article471

Powerturk

mustafa ceceli-dön yusuf güney- git yüreğim buralardan demir demirkan- aşktan öte. ah powerturk sokmayacaktın o şarkıyı araya, bünye zevkten dört köşe olacaktı.

Günaydın ve...

Sabah kalktım, hava sanki kapalıydı. Gene de artık sıkıldım ben ince giyineceğim dedim. Evden çıkınca ne kadar doğru bir karar verdiğimi de anladım. Ne kadar güzel, ne üşüten, ne de pişiren bir hava var dışarda. Tam bahar. Güneş yüzüme vurdukça mutlu oldum. Kulaklıklarımdan Ezginin Günlüğü'nün yeni müzikleri geliyordu. Bu da mutluluğu arttıran bir olaydı. Günaydınnnn yazmak geldi size içimden. Ve sonra fakültenin kapısına geldim. İçim sıkılmaya başladı. Odama girince iyice bir bunaldım. Ödevler, sınavlar... Sanırım buraya katlanamadığım dönemlerdeyim gene. Bir süredir geçmişti, mutluydum. Ama yaklaşık birkaç aydır sürüklenerek geliyorum fakülteye. 2002den beri neredeyse hergün geliyorum. Bıktım, bezdim. Ders, ödev, sınav, daha çok ödev, daha çok ders. Asla öğrenmek istemediğim şeylerle uğraşmak. Öğrenmek istemediğim için yapamamak. düşük not alıp üzülmek.... Bir yandan öğrencilerle uğraşmak... Kopya çekmesene demek. Sınav kağıtlarını saymak. Proje kontrol etmek, arada derse girmek....

Pinhani'ye dair

Mezun olacağım seneydi, 2006'ya tekabul ediyor. Tam da yaz ayları. Müzik zevkine çok çok güvendiğim bir arkadaşım var. Anıl. Bana bir gün dedi ki "Sezen çok acaip bir grup buldum, al sen de dinle" Bana Pinhani diye bir grubun albümünü verdi. Bir kere dinledim albümü baştan sona. Dedim ki "Bu ne ya mıyır mıyır şarkı söyleyen bir oğlan çocuğu." Aradan biraz zaman geçti. Anıl sevdiyse vardır bir alameti farikası dedim ve tekrar dinledim. İşte o günden beri deara vermeden dinlediğim bir grup haline dönüştüler. Sonra Kavak Yelleri' nin müziklerini yapmaya başladılar. Daha geniş kitleler tanıdı onları. Ve tabi ki ergenler. İkinci albümlerindeki soundları çok farklıydı, ama şarkılar genelde diziden bilindikleri için sanki albümü dinlemişim hissiyatı oluşturmuştu. Gene de çok güzeldi. Şimdi bizde Kavak Yelleri izlenmezdi. Geçen sene ben can sıkıntısından takip etmeye başlamıştım, ama o kadar sıkıldım ki, o acayip sezon finalini bile izlemedim. Sonra ne olduysa ol...

Oh olsun!!!!

Bizlerin paralarıyla Araplar'a yayın yapmaya kalktılar. Ne gerek varsa. Oh olsun. İyi olmuş. TRT'yi artık açmıyoruz bile çoğumuz heralde. Alakasız zamanlarda bile Hac belgeselleri yayınlıyorlar. Dünyadaki ulusal kanalları düşünüyorum, BBC, CNN, RTL, TV5 gibi. Bir de TRT'ye bakıyorum. Rezalet. http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalHaberDetay&ArticleID=991730&Date=16.04.2010&CategoryID=96

Kumaş-Gelinlik-Gelinlikçi

Şimdi efendim biliyorsunuzdur belki, ben yakında evleneceğim. O yüzden de pek tabi ki bir gelinliğe ihtiyacım var. Taa Ocak ayıydı, annem İstanbul'a gelmişti. Ben de fırsat bu fırsat deyip Pronovias, Vakko, Beyaz Butik ve Weddies'den randevular almış, çeşitli gelinlikleri giyip çıkarmıştım. Hiçbir şey tam olarak içime sinmemişti. Gelinlikle ilgili genel sorunum kuyruklar, uzun duvaklar, danteller ve işlemeler. Yani esasında genele baktığımızda bu elbiseyle biraz sorunum olduğu aşikar. Neyse sonuç olarak birşeyler bulunmalı illaki. Sonra bir gün aradığım gelinliği buldum. Bulunca da bu çılgın arayış sona ermiş oldu. Ama sadece teoride. Çünkü gelinlik özel tasarımdı. Gidip bir yerden alamıyordum. Bunu da bir şekilde aştık, Uğur'un annesi ve teyzesi dikeceklerini söylediler. Geriye sadece tülü bulmak kaldı. Gelinliğin kumaşı değişik bir organzeden. Bu tür kumaşlar Eminönü ve Nişantaşı'nda satılıyormuş, öncelikle Eminönü'ne gittik. Ve sonuç olarak anladık ki bu kumaş T...

Einstein

Bir arkadaşımın iletisinde okudum ve çok beğendim. Tam tüketim karşıtı ve doğayla uyum içinde yaşamak siteyenlere uyan bir söz değil mi? Basarili bir insan olmaya calismayin; degerli bir insan olmaya calisin. Basarili insan, hayattan verdiginden fazlasini alir. Degerli insan ise, hayattan aldigindan fazlasini verir.Albert Einstein

Blog

Sevdim mi, sevmedim mi bilemedim. Bazı yazılarına kızdım, bazılarında da uu dedim. siz de göz atın buradan.

Tembel Pazar

Sevgili ile tembel bir pazar günü

Pasaport

Herşeyin en pahalısını alıyoruz, neden? Çünkü biz dünyanın en zengin ülkesiyiz. Esasında sışarıya belli etmiyoruz ama bizde asgari ücret 15000 euro civarında. Bir araştırma görevlisi oalrak maasşım 25000 euro. Bana 500 euroluk pasaport bedeli hiç koymaz, iki tane bile alırım gerekirse değiştirip değiştirip kullanırım. ulan göz var nizan var ispanyol 20 euroya alıyor bu mereti, yunan 26. yurtdışına çıkanı soyalım. vergi alalım, daha fazla vergi alalım, biraz daha alalım. yok mu Türkiye'de bu çipi üretebilecek adam? Çok sinirlendim çok. Bizde sistem şöyle kurulmuş. Adam çalışsın, para alsın, sonra biz vergiyle şunla bunla iliğini kemiğini sömürelim. Devlet sen yanlış anlamışsın nasıl devlet olunacağını. Vatandaşını bu durumlara sokmayacaksın sen. O iş öyle olmuyor. Gelir kapın vatandaş değil senin. Sen bana hizmet vermek durumundasın, ama bunu yaparken de cebimdeki apraya bu kadar da göz dikme. Vergiyle zaten belimizi büküyorsun, bir de böyle abuk sabuk şeylerden deve yüküyle para al...

Mavi Jeans

Bugün üstümdeki t-shirt, kot ve hırka Mavi Jeans'den. Genel oalrak zaten son birkaç senedir giydiğim ehrşey ordan. Keşke bana sponsor olsalar:=)

10/03/10

İki tespitim var. 1) 6 günlük vizeyi çok girişli veren Avusturya Konsolosluğu'nu ayakta alkışlıyorum. Artık girip girip çıkarım napayım? Ayrıca arkadaşım ben devlet görevlisiyim. Gelip senin kasıntı ülkende yaşayacak değilim. Maaşım var, işim var, evim var. 6 günlük vize ne ya? Deli misin? 2) Sevgili hemcinslerim!!! Düşünün ki bir insan soğan sarımsak kokularıyla dolanıyor ortalıkta. Ayy ne iğrenç dersiniz dimi? İşte sizin çok beğenerek alıdığınız, maaşlarınızın yarısını verdiğiniz parfümlerde ben de soğan sarımsak etkisi yaratıyor olabilir mi? Bence olabilir. Sürmeyin demiyorum. Ben de parfüm kullanıyorum tabi ki. Ama lütfen banyo yapmayın. Less is more deyin. Rica ediyorum. Herkes sizin kokunuzu beğenmek zorunda değil.

Devlet Dairesi

İnsanlar söyleyince inanmıyordum, hiçbir iş bir günde hallolmuyor, bugün git yarın gel, yarın gelemezen başka bir gün gel. Burda onaylanmaz, önce Haydarpaşa'ya gidin, Haydarpaşa'dan bir imza, Kadıköy'den bir mühür. Burnumuzdan geldi, hiçbir işi de halledemedik henüz:(

MANGA MANGA

Ben beğendim, kim ne derse desin. Zaten Manga'ya BA-YI-LI-YO-RUM. Bunu da böle İpek Ongun'un kahramanı Serra gibi yazdım ama kusura bakmayın. O kadar çok seviyorum ki Manga'yı.... Ama ne olur Ferman güzel birşeyler giysin. Yakışıklı çocuk, sırf yakışıklılığıyla bile bir sürü oy toplar;) Buyrun .

Pufff

iç sıkıntısı ruh daralması falan. hava da rezil, bir güneşli bir yağmurlu. lodos çarptı iki gündür başım ağrıyor:(

Kuaför

Sabah sabah kuaföre gittim, hızlı bir fön için değil hem de, saçımı kestirmek için. Bomboş olunca kuaför işinde yarım saatte bitiyormuş meğer. Ancak o saatte müzik öyle yüksekti, ve de öyle sabaha uygunsuz bir dans müziğiydi ki.... Düşündüm, orada çalışanlar bütün gün o müziğe nasıl katlanıyorlar, ki bu çoğu kuaförde böyle oluyor, bir de müşterilerde sabah sabah bunu mu duymak istiyor? Yoksa sabahın sakinliğine bir Ella Fitzgerald, bir Ray Charles, hadi bunlar olmadı bir Yann Tiersen daha iyi olmaz mıydı? Aklıma da dans eden kuaförler geldi. Yerleri süpürürken kendi çevrelerinde dönen çocuklar, saçları keserken etrafa uçuşan saç parçaları, içeri giren müşteriyi tutup bir tur döndüren bir işletmeci.... Bence en azından sabahları bu denenmeli, kuaförlerde sakin müzikler çalmalı.

Fırat

Uykusuzu açıp heyecanla ulaşmaya çalıştığım sayfalarda birisi Fırat'ın olduğu sayfadır, öteki de Ersin'in Sandık İçi. Bu karikatür klasik Fırat:)

İTÜ bıktım senden

İTÜ inşaatından bıktım. Akşam yurda geliyorum, iş makinaları çalışıyor, sabah işe gidiyorum iş makinaları penceremin önünde cirit atıyor. Kasten mi yapıyorsun anlamadım ki. Pazar gecesi saat 22.14 ve arkada hala inşaat çalışması devam ediyor. Kampüsün her yanı köstebek yuvası gibi, nefes alacak bir damla yer bırakmadın. Nedir bu ya yeter be yeter!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

Notting Hill

Cumayı ve hafta sonunun büyük bir kısmını dayımla beraber geçirdik, o ayağında geçirdiği operasyon nedeniyle yattı, ben de ona teknik destek sağladım. İkimizde Notting Hill'i çok seviyoruz. İki güne bölerek izledik filmi. Daha önce fark etmediğimiz detayları gördük, ki daha önce aynı filmi on kere falan izlemiştik, nasıl hala fark etmediğimiz detaylar olabiliyor anlamadık. Ama dediğim gibi, basit bir romantik komedi olmanın çok çok ötesinde, çok güzel bir film, izlemediyseniz -ki böyle birşey mümkün müdür bilmiyorum ama- mutlaka edinip izleyin derim:) Dün de Uğur'la beraber evlilik fuarına gittik, şurada detaylı fotoğraflar falan var esasında. Lafı gelmişken belirteyim, ben blogların her zaman çok önemli olduklarını düşünüyorum. Bakınız, yukarıdaki blog son derece başarılı bir evlilik blogu. Üstelik anladığım kadarıyla evlilik hazırlıkları yapan, bizler gibi normal insanlar tarafından yazılıyor. Yani, hani bir demet çiçeğe 100 lira vermenizi normal karşılayan insanlar değill...