Ana içeriğe atla

Kumaş-Gelinlik-Gelinlikçi

Şimdi efendim biliyorsunuzdur belki, ben yakında evleneceğim. O yüzden de pek tabi ki bir gelinliğe ihtiyacım var. Taa Ocak ayıydı, annem İstanbul'a gelmişti. Ben de fırsat bu fırsat deyip Pronovias, Vakko, Beyaz Butik ve Weddies'den randevular almış, çeşitli gelinlikleri giyip çıkarmıştım. Hiçbir şey tam olarak içime sinmemişti. Gelinlikle ilgili genel sorunum kuyruklar, uzun duvaklar, danteller ve işlemeler. Yani esasında genele baktığımızda bu elbiseyle biraz sorunum olduğu aşikar. Neyse sonuç olarak birşeyler bulunmalı illaki. Sonra bir gün aradığım gelinliği buldum. Bulunca da bu çılgın arayış sona ermiş oldu. Ama sadece teoride. Çünkü gelinlik özel tasarımdı. Gidip bir yerden alamıyordum. Bunu da bir şekilde aştık, Uğur'un annesi ve teyzesi dikeceklerini söylediler. Geriye sadece tülü bulmak kaldı. Gelinliğin kumaşı değişik bir organzeden. Bu tür kumaşlar Eminönü ve Nişantaşı'nda satılıyormuş, öncelikle Eminönü'ne gittik. Ve sonuç olarak anladık ki bu kumaş Türkiye'de bulunmuyor. Neyse bunlar da önemli değil. Sonuçta bulunmuyor yani napalım ki? Ama burda birkaç noktaya takıldım. Birincisi bütün kumaşlarımız aşırı işli, taşlı, dantelli. Hiç mi sade gelinlik isteyen insan yok bu ülkede? Kendinden desenli bir tül bile yok. Her şey ya dantel ya iş. Bu arada Fransız danteli ile Türkiye danteli arasındaki farkı da çok net anladım. Fransız danteli incecik ve çok kibar. Desenleri küçücük. Gerçekten de çok zarif duruyor. Ancak Türkiye'de üretilen danteller birincisi kaba, ikincisi de desenleri o kadar iri ki, insana fenalıklar geliyor. Dantelli bir modele karar verirsem, kesinlikle paraya kıyıp Fransız danteli alırım. Eminönü'ndeki satıcılar gerçekten de çok kabalar. Seren Kumaşçılık'ı bunlardan ayrı tutuyorum. Müşterileri ile çok ilgililer. Benim için organzeyi gerçekten de aradılar. Oradaki beyefendi çok kibar. Kumaş alırsam Seren Kumaş birinci tercihim olacak gibi duruyor. Dantelli kumaşlar çok çeşitli, satıcılar işlerini anlayarak yapıyorlar belli ki. Hemen fikir üretiyorlar. İşte göğüs kısmına bu Fransız dantelini koyarsanız, eteklere de şunları öneririz falan diyorlar. Dediğim gibi işlerini ciddiye alan insanların hali başka oluyor. Zaten daha önce Osmanbey'de de şubeleri varmış. Sanırım bu kibarlıklarının altında Osmanbey'deki müşteri portföyü de etkilidir. Diğer yerlerde bize kumaşları bile göstermeye tenezzül etmeyenler vardı. Erteks tekstil bunlardan biri. Ne tür organze var dedik, her tür var diye cevap aldık. O zaman desenli de vardır dedim. Hayır düz var dedi. Şimdi zaten sadece düz varsa, her tür demenin mantığı nedir? Hiçbir kumaşı açmak için yerinden bile kalkmadı adam. Belki toptancısın, belki perakende müşteriyle ilgilenmek istemiyorsun ama bu tavır ne? O zaman yaz kapıya satışımız toptandır diye olsun bitsin. Daha önce İnci Dantel'e de uğramıştık. İlgilenen genç bir beyefendi vardı. Kumaşa bakıp nasıl yapabileceğimizi söylemişti. Bunu Türkiye'de bulamazsınız demişti. Bu seferse başka birisi ilgilendi bizimle. Bu arada bir şeyi eksik söyledim sanırım. O kumaşı bulamayacağımızı zaten kabullendik biz. Onun yerine geçecek bir kumaş arıyoruz. Bir de genel olarak ne tür kumaşlar varmış diye bakıyoruz ki bulabileceğimiz kumaşlara uygun modeller düşünelim. Neyse, İnci Dantel'deki satıcı adam önce kumaşa baktı, bunu bulamazsınız dedi. Evet anladık biz onu zaten ama bunu yerine geçebilecek ne olabilir dedik. Onun yerine birşey geçmez, yok öyle birşey anca düz organze alırsınız falan dedi. Sonra da nedense kendi dantellerini övmeye başladı. Yok ben 12 yaşından beri bu işin içindeyim, neler satılıyor çok iyi biliyorum da bilmem ne. Bense alttan alıyorum ama sinir katsayımında yükselmeye başladığını hissediyorum. Tamam tabi ki haklısınız, ama ben bu danteller iistemiyorum, daha sade ne var diyorum. Bakın beni yanlış anlamayın ama sizin bu beğendiğiniz gelinliği 1000 kişiden 10u beğenir, sadece 1 tanesi yaptırmaya karar verir falan dedi. Kafamdan iyice dumanlar çıkmaya başladı. Annem de nedense dükkandan çıkmamak için özel bir çaba sarfediyordu. En sonunda adamıon tavrına dayanamadım, bence biraz piyasayı takip edin, artık daha sade gelinliklere yönelen pek çok gelin var dedim. Yok ben piyasayı takip ediyorum da bütün dergiler bana geliyor da, bu kumaş asla satmaz burda da. Ben özele hitap edemem genele hitap ederim. Pronovias'ın kullanıdığı danteli 3 sene önce işlettiğini iddia etti adam. Amca buradan sana sesleniyorum. Bütün Amerikalı modacıların kataloglarında benim beğendiğim kumaş zaten var. Sen madem bu piyasayı takip ediyorsun, o kumaşı seneye getireceksin demedi deme. Anneme en sonunda "çıkmak için ne bekliyoruz ki" dedim de annem kendini dantellerden alıp çıktı. Ben şimdi sokağa atacak param olsa o dükkanın önüne atmam.

En son olarak ismini şu andan hatırlayamadığım bir kumaşçıya daha girdik. İstediğimiz kumaşı bulamadık ancak değişik bir tül bulmayı başardık. Ben adama kumaşı gösterirken yaşlıca bir kadında istediğim kumaşa baktı. İşte gelinlikçiniz bunu şöyle şöyle yapacak diye anlattı güya kendince ama kumaşı anlamadı, benim istediğim kumaş tamamen tül. Onların anlattığında ise saten şeritler var. Neyse dedik napalım. Şu bulduğumuz öteki tül üzerinden düşünelim. Altına saten istedik, nasıl gözüküyor diye baktık falan. Fena durmadı. Olabilir falan diyorduk. Bu kadın sonra dönüp bana ilkokul elbisesi gibi o, hiç güzel bir gelinlik değil dedi. Ben de yaşım da fazla değil zaten önemli değil dedim. Evlendiğine göre koca kız olmuşsun dedi. Yok o kadar büyük değilim merak etmeyin dedim. Kadın gelinlik terzisiymiş, kendini resmen bir halt sandı orda. Kumaş kırık beyazdı, bunun beyazı var mıdır dedim. Bu seferde teyze dönüp dünyada beyaz kalmadı artık dedi. Ben de fark etmez ben beyaz istiyorum dedim. Şimdi teyze sana da sesleniyorum: Sen kimsin? Hangi sıfatla istediğim gelinliğe ilkokul elbisesi gibi diyorsun, sen kimsin ki benim sitediğim renge karışıyorsun? Ben bütün katalogları inceledim, 20-30 tane gelinlik giydim çıkardım dünyaca ünlü markalardan hepsi de süt beyazdı. Özellikle Beyaz Butik’te hiç kırık beyaz gelinlik yoktu. Demek ki sen artık demode bir gelinlikçisin. Bence sen de biraz piyasa araştır.

Bu arada bu son kumaşçı istediğim kumaşı değil ama ellerindeki kırık beyaz bir kumaşı beyaz ve parıltılı olarak işletebileceklerini söyledi. 3 günde hazır olur dedi. Şimdi oturup dikkatlice konuşmam lazım, sonra da o kumaşı buraya işletebilirim sanırım.

Sonuç olarak kumaşçı maceram gerçekten de hayal kırıklığı ve sinir bozukluğuyla sonuçlandı. En çok satıcıların tavırlarına sinirlendim. Bir de farklı olmanın zorluğunu tekrar gördüm. Taşlı, işli ve dantelli sevmek zorundasın. Sevmiyorsan 6 bin lira civarında bir paraya istediğin gibi sade bir gelinlik alabilirsin. Bizim bildiğimiz işli dantelli gelinlikler pahalı olurdu ama:p

Yarın Nişantaşı’na, Cuma günü de Bağdat Caddesi’ne bakacağım kumaş için. Farklı bir sonuç alacağımı sanmıyorum ama olsun.

Yorumlar

  1. Sizi okurken çok gülümsedim, çünkü ben de aynı sorun hep yaşıyorum. Ben fransızım ve gelinlik tasarımı yapıyorum ama istediğim kumaşlari hiç bulamıyorum bu ülkede. Özellikle ipek tülü çok aradım, sanki siz de aradınız, o fransız tülü aslında, ben de anladım ki, türkiyede böyle bir kumaş bulunmaz. Şimdi ben bir kumaşçıda çalışıyorum Osmanbeyde, bu tülü getirmeye çalışıyorum, ancak çok pahalı bir kumaş olacak ve herhalde başka kimse almak istemez... Fransız danteli de getirmeye çalışıyoruz, ama o da çok pahalı olacak, piyasa için.
    Sorun bu: hiç kimse güzel bir şey için para vermek istemiyor bu ülke de, herkes ucuz kötü şeylere tercih ediyor... ben de bu olaydan çok üzüldüm, tasarimci olduğum için bana en önemli şey kumaş, yazik ki güzel şeyler bulamıyoruz!
    Şimdi kendi gelinliğinizi dikmeye karar verdiniz ama, yine de, bir tasarımcı arıyorsanız istediğiniz gelinlik ben de yapabilirim, Fransa'dan kumaş getirebilirim de... bu adrese bana yazabilirsiniz : chloerufin@hotmail.fr.
    iyi günler ve iyi şanslar dilerim...
    Chloé

    YanıtlaSil
  2. İnanmıyorum ya :) Şu an aynı sorunu ben yaşıyorum.Gelinliğim açık gri tülden olacak fakat gri kumaş bulmak bile çok zor.terzi 2 tane kumaş çeşidi bulmuş fena değil.ben duvak kısmını saten tül gibi bir şey istiyorum ve onu da çok açık gri istiyorum..Şu an hiç bir yerde kafama göre birşey bulamadım.Yani demek oluyor ki bu ülkede gelin olmak istiyorsanız, tarz bir gelinlik giyemezsiniz, klasik bir gelin olmak zorundasınız.10 senedir kim ne kumaş kullanıyorsa onu kullanmak zorundasınız:)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

MSA'da Pişirdim Evime de Getirdim

Merhaba; Toplanın şöyle etrafıma size çok güzel bir deneyim anlatmak istiyorum. Geçen hafta Seyahatperest Özge 'nin davetine uydum. Mutfak Sanatları Akademisi 'nde İtalyan Yemekleri Workshop'ına gideceğim benimle gelmek isteyen var mı dedi? Yemeklere baktım. Menüde el yapımı deniz mahsüllü fettucine, kuşkonmaz çorbası ve Marble cheesecake, amaretto ve bitter çikolatalı vardı. Kuşkonmaz çorbası ile ilgili bir fikrim yoktu, cheesecake ile zaten aram yok ama deniz mahsüllü fettucine beni can evimden vurdu. Zaten önceki hafta internette birkaç tarif okumuştum ama açıkçası hangisini pişireceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bir de bu deniz mahsülleri ucuz değil sonuçta. Benim de yemekle çok iyi bir ilişkim olmasına rağmen çok vardır beceremeyip çöpe atmak zorunda olduğum yemekler. O yüzden de bu deniz mahsüllerine hep mesefali yaklaştım. Neyse. Menüyü görünce buna ben gitmeliyim dedim. Sağ olsun Özge'nin kedileri de öyle düşünmüş. Pazartesi workshopa katılmak için benim gid

Beyazlı Kadın

Bir süredir okuduğum kitapları hiç yazmadığımı fark ettim. Hazır Beyazlı Kadın'ı yeni bitirmişken, kütüphanenin rafları arasında kaybolmamışken hemen yazayım bari dedim. Bu kitabı kitap klübümüzde okumuştuk, sanırım 3 kişi aldık sadece. Benden önce Bellanomisma okudu, diğer arkadaşımız okudu mu bilemiyorum. Ben esasında hayli kararlıydım, yazın sahilde okuyacaktım ama son anda aldığım kitaba Uğur el koyunca, (Zeno'nun Bilinci) elimde iki kitapla kalakaldım. Beyazlı Kadın ya da Karamazov Kardeşler.  Hadi dedim madem Bella çook beğendi, alayım raflardan da okuyayım. Wilkie Collins'in bu kitabı ilk gotik ve polisiye roman olarak geçiyormuş. Kitap yayınlandığında İngiletere'de öylesine büyük bir sükse yapmış ki Charles Dickens bile kıskançlık krizlerine girmiş Edward Drood'un Gizemi'ni yazmaya başlamış ama bitirmeye ömrü vefa etmemiş. Gerçekten de bir gizem olmuş sonu. Beyazlı Kadın İngiltere'de Limmerge Malikanesi'nde yaşayan iki genç kadına r

İçinden Deniz Geçen Şarkılar

Bülent Ortaçgil'e büyük bir aşk besleyen bir insan değilim. Ama yeni albümünün çok başarılı olduğunu okuyunca birkaç yerden ben de aldım. CD'yi alalı neredeyse iki ay oldu. Birkaç dinleme denemem başarısızlıkla sonuçlandı. Yeterlik sonra belki sakin sakin iyi gelir dedim ama kafam o kadar doluymuş ki hiç anlamamışım. Sonra da kaldırıp bir kenara koydum. Geçenlerde iphonedaki müzikleri değiştirirken bunu da eklemek istedim. Nasıl yaptıysam iki kere Bulutsuzluk Özlemi eklemişim ama Bülent Ortaçgil'i eklemeyi becerememişim. En sonunda tekrar update ettim önceki gece şarkıları. Dün de flüt dersine giderken dinledim bütün albümü. Derse saat 5 gibi gittim. Yürüyerek gideyim bari dedim. Hava ılıktı. Akşam üstünün romantizmi vardı, kulaklarımda da muhteşem melodiler. Bütün parçalarda bir deniz özlemi, balıkçılar, adalar, su altı, balıklar....Yani her parçanın içinden deniz geçiyor. Tadımlık olarak dinleyin ve hemen bu CD'yi edinin bence. Biterken karanfilli çay içiyorum. Mis g