Ana içeriğe atla

Detoks

Merhaba;

Bir sürü manasız yeni yıl kararından arındırdım bu sene bünyemi. Nasılsa hiçbirisini yapamıyorum, ne sabah erken kalkıp spor yapabiliyorum, ne daha da sıkı çalışabiliyorum. Ben de bu sene yeni bir karar aldım: Gelsin hayat  bildiği gibi:)) Ama gene de daha önceki yazıda belirttiğim bazı isteklerim vardı, bir kısmı için çabalayacağımdan da emin olabilirsiniz. 


Şimdi daha önce yoga deneyimlerimi yazmıştım, onlar yarım kaldı biliyorsunuz. Açıkçası maddi olarak takıldım, derslere devam etmedim, evde de çalışmadım. Ama az çok anladınız heralde, ben birazcık alternatif yaşamı severim. Yoga yapmayı sevmiştim, doğayı severim, buz gibi havada sosyalleşmek için alışveriş merkezine gitmem, sahile inerim. 3 saat sokakta kalacağıma 1 saat kalırım. Tatillerden beklentilerim lüks otellerde süslenip püslenip sahillerde salınmak değildir. Tatilde doğada olmak isterim. Yüzüyorsam saatlerce yüzmek isterim. Yemek konusunda çok huysuz değilim ama kaliteli şeyler yemek isterim. Tabi ki elimden geldiğince organik olsun istiyorum yediklerim. Falan filan efendim. Böyle liste uzar gider. Detoks diyetlerinin işe taradıklarından neredeyse eminim çok sağlıklı görünüyorlar ama işte benim de bir çizgim varsa o da 3-4 günümü o diyetlerle geçiremeyeceğimi bilmemdir. Hele bazılarında sadece sebze suları falan var ki benim için dayanılmaz. Ama özellikle son bir aydır yediğim içtiğim şeylerin hesabı yok (hadi içtiğim diyelim daha çok;)) Bu yüzden de yeni yıla detoksla başlamanın iyi olacağını düşündüm. Araştırırken 7 günlük bir diyet buldum. Tam bir detoks diyeti değil bence ama bu benim dayanabileceğimin maksimumu zaten. Diyete şurdan ulaşabilirsiniz: http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/printnews.aspx?DocID=19335220 Bugün ikinci günümdeyim. Bakalım iki gündür neler hissettim:

1. gün: Sabah kahvaltısı benim yemediğim birşey değil zaten. Ama benim normalde yediğimin neredeyse ayrısıymış bu porsiyon. Ben göz kararı dolduruyordum. Öğlen yemeğinin neye benzeyeceğini bilememiştim. Açıkçası sarması yapılmıyorsa lahana pek yemekten haz aldığım bir şey değil. Ama bu salata çok enteresan. Bir ekre lahana pişmiş haline göre çiğken çok daha lezzetli. Kimyon acayip yakıştı. Yağı azdı, sirkeyi de pek tercih etmediğim için ben az koymuştum. Şunu diyebilirim ki bu salata misafirlere bile yapılacak kadar lezzetli oldu. Biraz tuz, biraz daha yağ ve limon ile çok güzel bir tarif. Mutlaka deneyin. 200 gram yağsız yoğurt yerine 125 gram yağlı yedim. benim çizgilerimden birisi budur. Yağsız ve light ürünleri mümkünse tüketmem. Porsiyonu küçültürüm o kadar. Zaten pastorize ürünlerin bile sağlıklı olup olmadığı tartışılırken bir de light olsun diye daha çok işlemden geçecek ürünleri tüketmek istemiyorum. Bunun tek istisnası laktozsuz süt benim için sanırım. Onu bile tam yağlı süte göre çok az tüketiyorum ama süt çoğu yetişkin de olduğu gibi bende de aşırı gaz yapıyor. Akşam yemeğindeki balık için söyleyecek birşey yok. Severim. Probiyotik ürünleri de nadiren tüketiyorum o da tatları güzel diye. Burada tükettim ama tam ters bir etki yaptı bende. Zaten bu yoğurtlarla ilişkim bir acayip:) 

2. gün: Sabah kahvaltısı eğer pazar kahvaltısı ise haşlanmış yumurta severim de hafta içi işe yetişirken hiç sevmem. Neyse yedim mecburen. Üzerine bolca maydanoz ve nane koydum. Domates salatalık mevsimi olmadığı için yemedim. Aynı şekilde 6. gündeki kabak çorbası da kereviz çorbası falan olacak. Mevsimsiz meyve sebze yemem. Bence yararından çok zararı vardır. Yalnız kışı domatessiz geçirmek çok zor oluyor kabul etmeliyim. Yalnız öğlen yemeğindeki ıspanak beni bitirdi. Yarım kilo diyordu tarifte ben 350 gram almışım. Ispanak severim bunu da kolaylıkla yiyebileceğimi düşündüm ama 500 gram olsa heralde bitiremezdim. Bazı sebzeler çiğ yemek için yaratılmamışlar galiba:) İyi bir deneyim değildi. Ne yazık ki 7. günde de var:( Neyse ki akşam yemeği hindi falan. Son derece güzel geliyor kulağa bence. Üstelik saat 4te çikolata var.

Bir takım değişiklikler yapmak zorundayım ama gene de. Mesela karnıbahar salatası diyor ama onu sanırım brokoliye çevireceğim. Evde var, ben yemezsem Uğur hayatta yemez zaten. Bozulsun mu sebzecik? Yağsız çiğ sebzelerin hepsi beyaz lahana olacak sanırım. Lahana çok büyük bir sebze, iki kişinin bitirmesi imkansız gibi neredeyse. Ben biraz fazla lahana yemiş olacağım gibi duruyor. Bir de diyette yazmamasına rağmen ben siyah çay içiyorum. Böyle bir huyum var, sabah kalkınca çay içmezsem başımın ağrısından gözlerimi bile açamıyorum. O baş ağrısını ağrı kesiciler kesmiyor, çay içmekte kesmiyor. Yataktan kalkınca bir saat içinde en geç çayımı içmem lazım. Yeşil çay dediğinizi duyar gibiyim. Ben yeşil çayı içerken çok zorlanıyorum. Ama kendimi içmeye zorluyorum kabul etmem gerekirse. İçine adaçayı, biberiye, mevsime göre meyve (yazık şeftali ile muhteşem oluyor.), bal, limon falan koyuyorum. Yeşil çayın kokusuna katlanamıyorum. İlaç gibi tüketebiliyorum sadece. Bir de bu diyette benim için yeterli bulmadığım şey meyve. Günde neredeyse 6 posta meyve yerim ben. Bu kışın sayılabilen meyveler tabi ki. Yazık avuçla kiraz, erik, kayısı tükettiğim için kaç porsiyon yediğimi bilmiyorum bile. Bu diyetteki meyve bence çok az. Mesela bugün kivi yedim ama hiç yemiş gibi değilim:)

Bu detokstan sonra yediklerime biraz daha dikkat etmeliyim, kendimi ağırlaşmış hissediyorum açıkçası. Kendime izin verdiğim sınırın birazcık üzerindeyim kilo olarak. İnsanların yıllar içinde nasıl şişmanladıklarını anladım. Fark etmeden şişmanlanıyor. Bir anda 20 kilo almıyor kimse ama birer ikişer geliyor o kilolar. Alıştıra alıştıra. Ve ben bu durumdan memnun değilim. Bakalım. Öncelikli hedefim izin verdiğim sınıra ulaşmak, sonrası da o sınırın 5 kilo kadar altına inmek. Olabilir mi acaba?

Kaynaklar:

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MSA'da Pişirdim Evime de Getirdim

Merhaba; Toplanın şöyle etrafıma size çok güzel bir deneyim anlatmak istiyorum. Geçen hafta Seyahatperest Özge 'nin davetine uydum. Mutfak Sanatları Akademisi 'nde İtalyan Yemekleri Workshop'ına gideceğim benimle gelmek isteyen var mı dedi? Yemeklere baktım. Menüde el yapımı deniz mahsüllü fettucine, kuşkonmaz çorbası ve Marble cheesecake, amaretto ve bitter çikolatalı vardı. Kuşkonmaz çorbası ile ilgili bir fikrim yoktu, cheesecake ile zaten aram yok ama deniz mahsüllü fettucine beni can evimden vurdu. Zaten önceki hafta internette birkaç tarif okumuştum ama açıkçası hangisini pişireceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bir de bu deniz mahsülleri ucuz değil sonuçta. Benim de yemekle çok iyi bir ilişkim olmasına rağmen çok vardır beceremeyip çöpe atmak zorunda olduğum yemekler. O yüzden de bu deniz mahsüllerine hep mesefali yaklaştım. Neyse. Menüyü görünce buna ben gitmeliyim dedim. Sağ olsun Özge'nin kedileri de öyle düşünmüş. Pazartesi workshopa katılmak için benim gid

Beyazlı Kadın

Bir süredir okuduğum kitapları hiç yazmadığımı fark ettim. Hazır Beyazlı Kadın'ı yeni bitirmişken, kütüphanenin rafları arasında kaybolmamışken hemen yazayım bari dedim. Bu kitabı kitap klübümüzde okumuştuk, sanırım 3 kişi aldık sadece. Benden önce Bellanomisma okudu, diğer arkadaşımız okudu mu bilemiyorum. Ben esasında hayli kararlıydım, yazın sahilde okuyacaktım ama son anda aldığım kitaba Uğur el koyunca, (Zeno'nun Bilinci) elimde iki kitapla kalakaldım. Beyazlı Kadın ya da Karamazov Kardeşler.  Hadi dedim madem Bella çook beğendi, alayım raflardan da okuyayım. Wilkie Collins'in bu kitabı ilk gotik ve polisiye roman olarak geçiyormuş. Kitap yayınlandığında İngiletere'de öylesine büyük bir sükse yapmış ki Charles Dickens bile kıskançlık krizlerine girmiş Edward Drood'un Gizemi'ni yazmaya başlamış ama bitirmeye ömrü vefa etmemiş. Gerçekten de bir gizem olmuş sonu. Beyazlı Kadın İngiltere'de Limmerge Malikanesi'nde yaşayan iki genç kadına r

İçinden Deniz Geçen Şarkılar

Bülent Ortaçgil'e büyük bir aşk besleyen bir insan değilim. Ama yeni albümünün çok başarılı olduğunu okuyunca birkaç yerden ben de aldım. CD'yi alalı neredeyse iki ay oldu. Birkaç dinleme denemem başarısızlıkla sonuçlandı. Yeterlik sonra belki sakin sakin iyi gelir dedim ama kafam o kadar doluymuş ki hiç anlamamışım. Sonra da kaldırıp bir kenara koydum. Geçenlerde iphonedaki müzikleri değiştirirken bunu da eklemek istedim. Nasıl yaptıysam iki kere Bulutsuzluk Özlemi eklemişim ama Bülent Ortaçgil'i eklemeyi becerememişim. En sonunda tekrar update ettim önceki gece şarkıları. Dün de flüt dersine giderken dinledim bütün albümü. Derse saat 5 gibi gittim. Yürüyerek gideyim bari dedim. Hava ılıktı. Akşam üstünün romantizmi vardı, kulaklarımda da muhteşem melodiler. Bütün parçalarda bir deniz özlemi, balıkçılar, adalar, su altı, balıklar....Yani her parçanın içinden deniz geçiyor. Tadımlık olarak dinleyin ve hemen bu CD'yi edinin bence. Biterken karanfilli çay içiyorum. Mis g