Ana içeriğe atla

Joss Stone Konseri

Konser konser gezmeyi seviyorum, ama genelde konserler çok pahalı oldukları için seçerek gitmek durumunda kalıyorum. İKSV'nin müzik ve caz festivallerinde biraz daha etkinim ama bu Metallica, Bon Jovi falan üzüyor bünyeyi. Bir de biletleri iki kişilik alıyorum. Uğur beni evin eğlence ve konserden  sorumlu müdürü yaptı. Bu da bütüün bilet paralarının bana patladığı anlamına geliyor:p Neyse. Joss Stone'un büyük bir hayranı değilim ama dinlerim yani. Madem geliyormuş gideyim bari dedim. Zaten Jamie Cullum'a gitmediğim için yeteri kadar pişman oldum. Neyse. Kredi kartımın sıkıntıları nedeniyle bilet ancak çarşamba sabahı alabilecektim. Çarşamba sabahı bir açtım Biletix'i. Ayakta bilet kalmamış sadece sahne önü var. Dedim nasıl olur ki bu? Büyük bir hayal kırıklığı yaşadım. Neyse öğlen bir daha kontrol edince numarasız bilet sattıklarını gördüm ve hemen kaptım iki tane. 

Uğur genel olark çok caz sevmiyor, o yüzden de giderken biraz huysuzlanma modundaydı. Santralde olması konserin çok bozdu Uğur'u. Zaten çift olarak paralı otopark sevmeyiz ama orda da sokağa birakamayacağın için arabayı kim bilir ne kadar para ödeyeceğiz diye endişelendi. Caz konseri diye huysuzlandı. Ben de hep caz değil bak soul müzik gibi dedim ama ne kadar fayda etti bilmiyorum. Merak edip açıp bir şarkısını dinlememiş bile. Neyse 19.30 gibi İstinyePark'tan çıktık, 10 dakika sonra falan Sütlüce'deydik. Ama yolu azıcık yanlış düşünmüşüz, sağ yerine sola saptık trafiğe daldık. Bir 20 dakika falan da oralarda kaybettik. Sonunda Santral'in kapısına girdiğimizde bir görevli dedi ki içeriyi kapattık ilerde İsPark var oraya park edin. Bir müddet algılayamadım ben, uyuz musunuz kardeşim neden kapatıyorsunuz diyecektim adama ama içeri girince anladım ki otoparkta yer kalmamış:) Neyse ki İsPark uzakta değilmiş, biz gittiğimizde de henüz boş gibiydi kolaylıkla yer bulduk. Bir de bunu da söyleyeyim bari giriş çıkış 4 liraymış çok bir para vermedik yani. 

Santrale ilk gidişim değil ama nedense ortamın öyle güzel olabileceğini düşünmemiştim. Yemeğimizi falan yiyip gittik biz. Esasında daha erken gidilip yemek yenip biralar içilebilirmiş. 

Kıyı Amfi sanırım bu sene çaılmış ve caz festivali kapsamında açılmış. Küçük ama sevimli bir mekan olmuş bence. Deniz kenarında konser dinliyorsunuz, bence çok keyifli.

Joss Stone sahneye tam saat 9'da çıktı. Bu seneki konserlerin hiçbirisinde sanatçılar sahneye geç çıkmadı galiba. Ben sanatçıyı beklerken çok sıkılıyorum çünkü. 

İlk şarkı you had me idi tabi ki. Sahnede sürekli koştu, atladı, yeni ve eski şarkılarından söyledi. Ben şarkılara çok hakim değilim tabii. Ama esas olay bence Joss Stone'un sahnede çok şakacı ve eğlenceli olması. Bazı şarkıları eski bir erkek arkadaşı için yazmış sanırım. He is a bastard but you dont have to worry about him dedi. Ben konserlerde dans etmeyen insanları sevmiyorum lütfen ön sıraya gelin dedi, bütün numarasız bileti olan insanlar sahne önüne atladılar. Ön sıradan birisi bayıldı, ayıldığı zaman she is so lovely and the boy next to him is so lovely too dedi. Zenci vokalleri çok hareketliydi, çok eğlendiler sahnede. 

Uğur ise aa ben bunu uyuz bir caz konseri sandım, iyi ki gelmişiz, ben bunu evde de dinleyeyim bari diyerek eğlendiğini gösterdi:))

Joss Stone'un bohemliği de beni benden aldı.

Kapanışı da you had me ile yapalım bari.

Yorumlar

  1. Evet gerçekten çok güzel bir ablamız :)
    Sesini de kendisini de takdir ettim :))

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yeni Yıla ve Eski Yıla Dair

Merhaba; Uzun bir süredir kendimde değilim biliyorsunuz. Doktora yapmak dertli bir süreç, özellikle de yeterlik sınavı denilen sınav nedeniyle. Ne yazık ki eğitim sistemimiz insanları sürekli elemek üzerine kurulu. Sürekli sınavlardan geçmezsek kendimizi asla yeterli bulmuyoruz. Yeterlik sınavı da bir değil iki değil tam üç aşamalı bir sınav. sonuç olarak günümü geceme katarak çalıştığım bu sınavdan, burada bahsetmek istemediğim bir takım şeyler sonucunda kaldım ve yetersiz bulundum. Şimdi Mayıs ayında yapılacak sınava çalışmak durumundayım. Neyse ki gene yalnız değilim. Bu nasıl bir teselli bilmiyorum ama, sınava beraber girdiğimiz üç arkadaşım daha benimle beraber.  Şimdi biraz ara verdim. Bir tane daha endüktans, devre görecek halim yok. Kusucam yani. Bir müddet çalışmayı hiç düşünmüyorum.  Peki bu elimdeki süreyi nasıl değerlendirmeliyim? Öncelikle evle ilgili yapmak istediğim pek çok şey var. Bunların başında da resimlerin ve fotoğrafların duvarlara asılması, düğün foto...

Beyazlı Kadın

Bir süredir okuduğum kitapları hiç yazmadığımı fark ettim. Hazır Beyazlı Kadın'ı yeni bitirmişken, kütüphanenin rafları arasında kaybolmamışken hemen yazayım bari dedim. Bu kitabı kitap klübümüzde okumuştuk, sanırım 3 kişi aldık sadece. Benden önce Bellanomisma okudu, diğer arkadaşımız okudu mu bilemiyorum. Ben esasında hayli kararlıydım, yazın sahilde okuyacaktım ama son anda aldığım kitaba Uğur el koyunca, (Zeno'nun Bilinci) elimde iki kitapla kalakaldım. Beyazlı Kadın ya da Karamazov Kardeşler.  Hadi dedim madem Bella çook beğendi, alayım raflardan da okuyayım. Wilkie Collins'in bu kitabı ilk gotik ve polisiye roman olarak geçiyormuş. Kitap yayınlandığında İngiletere'de öylesine büyük bir sükse yapmış ki Charles Dickens bile kıskançlık krizlerine girmiş Edward Drood'un Gizemi'ni yazmaya başlamış ama bitirmeye ömrü vefa etmemiş. Gerçekten de bir gizem olmuş sonu. Beyazlı Kadın İngiltere'de Limmerge Malikanesi'nde yaşayan iki genç kadına r...

Ooo Netflix

Merhaba; Bir anda Netflix üyesi olduk, resmen  dünyamız değişti. İzleyecek çook fazla şey varmış, tabi ki bu kadar zamanımız yok. Barış olmasaydı da o kadar zamanı televizyonun karşısında geçirmek istemezdim zaten ama gerçekten çok fazla içerik varmış. Bu aralar neler izliyoruz? 1. Designated Survivor Şans eseri başladık, iyi değil kötü de değil ama izletiyor kendisini. Olaylar ABD kongresinin bombalanması ve bütün senato üyeleri ile başkanın ölmesi ile başlıyor. Kiefer Sutherland amcamız da bu gibi bir durum olursa diye yedekte bekletilen senato üyesiymiş ve kendini bir anda Beyaz Saray'da buluyor. Komplo teorileri, terör saldırısı, hırs ve tabii büyük ABD milliyetçiliği. Kötü değil ama çok iyi de değil dediğim gibi. Şimdi sezon arasında. İzletiyor kendini. 2. Chef's Table İzlemeyeni dövüyorlar değil mi? Her bölümünde Dünya'nın en iyi aşçılarından birisi var. Sadeceyemk anlatmıyorlar, yemekle ilişkilerini de anlatıyorlar. Hatta bazıları yemek an...