....
İş, kafasız takımının sandığı gibi dışsal bir şey değildir. Kendinde dışalla içseli birleştirmemiş bir insan, hemencecik işten yana koşar, ama vardığı yer koştuğu yer değildir. Söz nedir, zerre kadar anladığın yok senin; sözü küçük görmen de bu yüzden. Söz, iş ağacının meyvesidir. Ve her meyve gibi, yeni ağaçlar, yeni işler üretir. (Syf: 126)
....
....
Ama biz, insanoğlunun mükemmelliğe duyduğu sevdanın ölümsüzlüğüne inanıyoruz. Ve insanları kendi özünden çok sevenlerin nasibi ne zamana dek bıçaklar ve kurşunlar olacak, bunu merak ediyoruz.....(Syf: 246)
....
....
Bana mucizeden söz ediyorlar. Birisinin buradan Kabe'ye bir günde gittiğini söyleseler buna hiç şaşırmam; bunun keramet denilecek bir yanı yoktur. Çünkü bu kerametse, sam yelinde de bu kerametler var; nereye isterse bir anda gidebilir. Keramet ona derler ki, seni ikilikten kurtarsın, aşağılıkken yüce yapsın, bilgisizken akıllı etsin, cansızken canlılığa eriştirsin. Aslında ilk önce de sen bir hiçtin, topraktın, Tanrı seni bitki dünyası mensubu yaptı. Sonra o dünyadan sefer ettin, et ve kan pıhtısına dönüşerek hayvanlar dünyasına ve oradan da sefer ederek insanlar dünyasına geçtin. Ne geldiğin yoldaki konakları bilirsin, ne hangi yoldan geldiğini, ne de nasıl geldiğini...Seni getirdiler, bir de baktın ki gelmişsin. İşte gerçekten keramet denilecek şey budur. (Syf: 262)
(Bir Anadolu Hümanisti Mevlana, Radi Fiş, Evrensel Basım Yayın, Nisan 2005)
Çok güzel, çok!
YanıtlaSil