Ana içeriğe atla

Çiçeklerim

Bir süredir, ki bu süre inanın çok değil, evde çiçek yetiştirmekle uğraşıyoruz. İlk adımı Uğur attı, bana bir zeytin fidesi aldı. Şu hayatta en çok istediğim şey zeytin, üzüm ve badem ağaçlarımın olması. Kocaman bir çiftlik hayal ediyorum. Dönümlerce zeytin, üzüm ve badem dolu. Şarabımızı yapıyoruz, zeytinimizi yapıyoruz, ve bademlerimizi topluyoruz. Keçilerin sütünden peynir yapıyoruz, gül bahçesinde geziniyoruz. 6 tane atım olsun istiyorum. Zeytinliklerimi gezmeye, denetlemeye, ağaçlarımla konuşmaya çıkayım. Atların sırtında rüzgarı hissedeyim yüzümde. Esasında diyebilirim ki bu hayata dayanabilmemi olanaklı kılan bir hayal bu. Bir gün bütün bu iş hayatından kurtulacağım. Bildirilerden, yeterliklerden, derslerden, öğrencilerden... Herşeyden. Sadece ağaçlarım, çocuklarım, dostlarım, ailem olacak. Kocaman bir çiftlikte yaşayacağım. Bol bol fotoğraf çekip seyahat edeceğim. Açık pencerelerden tatlı bir flüt sesi yayılacak bazen, Bach çalacağım, jazz çalacağım. Bu hayal güzel bir gülümseme koyuyor yüzüme. Sonra gerçek hayata dönüyorum. Paramın da bırakın bir çiftlik almayı, anca bir zeytin fidesine yeteceğini fark ediyorum. Şimdilik fideyle idare ediyorum:)) Gözüm gibi bakıyorum ona, camın önüne koydum, dışarda büyüyen bir ağaç sonuçta. Hatta bazen balkona çıkarıyorum ki hava alsın:)



İkinci çiçek ise orkide. Orkide bakımı zor bir bitki, güneş istemiyor ama aydınlık istiyor. Soğuk hava sevmiyor, sıcaklığı 26 derece dolaylarında istiyor. Biz daha cumartesi günü aldık, çiçekleriyle duruyor. Koyduğum yer aydınlık bir yer ama balkonu açınca tam kapının karşısında kalacak, sanırım başka bir yer düşünmem gerekecek. Esasında çalışma odamız çok uygun ama ben bu güzellik hep gözümün önünde olsun istiyorum. Salon o kadar uygun olmayacak sanırım. Haftada bir kez sulayın yazıyor. Ayrıca köklerinde de su kalmasını sevmez diyorlar. Nazlı ve kaprisli bir çiçek demiştim. Bakalım birbirimizin dilinden anlayabilecek miyiz?



Üçüncü çiçek bir Afrika menekşesi. Bunu da annemler getirdiler. Menekşeler konusunda sabıkalıyım. Bir tane bembeyaz çiçekli menekşeyi tamamen çürütmüşlüğüm var. Şimdi koyduğum yeri babam uygun buldu. Bakalım nasıl gelişecek. 


Çuha çiçekleri zaten dış mekanda oldukları için balkona koydum onları da. Çuhaların arkasındakiler de lale ve sümbül soğanları. İlkbaharda çiçek açarlar diye düşünüyorum.


Son çiçek ise evime ilk kez geldikleri için annemlerin aldığı kasımpatılar. Onlar vazodalar, ama o kadar güzeller ki, buraya da eklemeye karar verdim. 

Son olarak saksıdaki çimenleri çok beğeniyorum, çimen tohumu aldım. Ama elimdeki saksıların altları delik değildi. Uğur'un saksıların altını delmesini bekliyorum. Birkaç hafta içinde çimenlerimde olacaklar:)) Fikir olması için onların da internetten bulduğum bir resmini ekliyorum. Kaynak için klik.






Fotoğraf makinam dayımda. Makro objektifimde onda sanırım. Uğur'un makinası ile ve pek alışık olmadığım bir objektifle çekim yaparken çok zorlandım. Fotoğraflarım iyi olmadılar ne yazık ki.

Biterken şu çalıyordu. 

Yorumlar

  1. Orkideleri çözmüşsün! :) Benimki kocaman bir Cymbidium ve çalışma masamın yanında cam kenarında bir sehpanın üzerinde duruyor. Her akşam sabahları direkt güneşi yemesin diye güneşliği çekip yatmaya gidiyorum. Hayatından pek memnun. Şu aralar soğuk diye azıcık kalorifer durumu var, o yüzden haftada 1 sulamak az gelebiliyor, nem istiyor. Bir de benimkinin saksısında toprağında ağaç kabuğu parçaları var, onlar soğuk ve kuzey iklimlerinde toprağa nazaran daha iyi nem tutma kapasitesine sahipler ve toprağı azar azar nemli tutuyorlar. Senin orkidelerin çiçekliyken asla saksı değiştirmek yok, bir de aşırı büyük saksı değil, kökleri havaya doğru yetişeceği için arsızlaşıp şekli bozulabilir. Çiçeklerini her döktüğünde ihtiyaç varsa saksı değiştirmek gerek. Budama ayrı konu, henüz o kısımlara gelemedim.. :)) (Cymdidium fotoları) http://www.facebook.com/album.php?aid=262047&id=599063239&l=a0737f2ecf

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

MSA'da Pişirdim Evime de Getirdim

Merhaba; Toplanın şöyle etrafıma size çok güzel bir deneyim anlatmak istiyorum. Geçen hafta Seyahatperest Özge 'nin davetine uydum. Mutfak Sanatları Akademisi 'nde İtalyan Yemekleri Workshop'ına gideceğim benimle gelmek isteyen var mı dedi? Yemeklere baktım. Menüde el yapımı deniz mahsüllü fettucine, kuşkonmaz çorbası ve Marble cheesecake, amaretto ve bitter çikolatalı vardı. Kuşkonmaz çorbası ile ilgili bir fikrim yoktu, cheesecake ile zaten aram yok ama deniz mahsüllü fettucine beni can evimden vurdu. Zaten önceki hafta internette birkaç tarif okumuştum ama açıkçası hangisini pişireceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bir de bu deniz mahsülleri ucuz değil sonuçta. Benim de yemekle çok iyi bir ilişkim olmasına rağmen çok vardır beceremeyip çöpe atmak zorunda olduğum yemekler. O yüzden de bu deniz mahsüllerine hep mesefali yaklaştım. Neyse. Menüyü görünce buna ben gitmeliyim dedim. Sağ olsun Özge'nin kedileri de öyle düşünmüş. Pazartesi workshopa katılmak için benim gid

Beyazlı Kadın

Bir süredir okuduğum kitapları hiç yazmadığımı fark ettim. Hazır Beyazlı Kadın'ı yeni bitirmişken, kütüphanenin rafları arasında kaybolmamışken hemen yazayım bari dedim. Bu kitabı kitap klübümüzde okumuştuk, sanırım 3 kişi aldık sadece. Benden önce Bellanomisma okudu, diğer arkadaşımız okudu mu bilemiyorum. Ben esasında hayli kararlıydım, yazın sahilde okuyacaktım ama son anda aldığım kitaba Uğur el koyunca, (Zeno'nun Bilinci) elimde iki kitapla kalakaldım. Beyazlı Kadın ya da Karamazov Kardeşler.  Hadi dedim madem Bella çook beğendi, alayım raflardan da okuyayım. Wilkie Collins'in bu kitabı ilk gotik ve polisiye roman olarak geçiyormuş. Kitap yayınlandığında İngiletere'de öylesine büyük bir sükse yapmış ki Charles Dickens bile kıskançlık krizlerine girmiş Edward Drood'un Gizemi'ni yazmaya başlamış ama bitirmeye ömrü vefa etmemiş. Gerçekten de bir gizem olmuş sonu. Beyazlı Kadın İngiltere'de Limmerge Malikanesi'nde yaşayan iki genç kadına r

İçinden Deniz Geçen Şarkılar

Bülent Ortaçgil'e büyük bir aşk besleyen bir insan değilim. Ama yeni albümünün çok başarılı olduğunu okuyunca birkaç yerden ben de aldım. CD'yi alalı neredeyse iki ay oldu. Birkaç dinleme denemem başarısızlıkla sonuçlandı. Yeterlik sonra belki sakin sakin iyi gelir dedim ama kafam o kadar doluymuş ki hiç anlamamışım. Sonra da kaldırıp bir kenara koydum. Geçenlerde iphonedaki müzikleri değiştirirken bunu da eklemek istedim. Nasıl yaptıysam iki kere Bulutsuzluk Özlemi eklemişim ama Bülent Ortaçgil'i eklemeyi becerememişim. En sonunda tekrar update ettim önceki gece şarkıları. Dün de flüt dersine giderken dinledim bütün albümü. Derse saat 5 gibi gittim. Yürüyerek gideyim bari dedim. Hava ılıktı. Akşam üstünün romantizmi vardı, kulaklarımda da muhteşem melodiler. Bütün parçalarda bir deniz özlemi, balıkçılar, adalar, su altı, balıklar....Yani her parçanın içinden deniz geçiyor. Tadımlık olarak dinleyin ve hemen bu CD'yi edinin bence. Biterken karanfilli çay içiyorum. Mis g