Ana içeriğe atla

Yeni Yıla ve Eski Yıla Dair

Merhaba;

Uzun bir süredir kendimde değilim biliyorsunuz. Doktora yapmak dertli bir süreç, özellikle de yeterlik sınavı denilen sınav nedeniyle. Ne yazık ki eğitim sistemimiz insanları sürekli elemek üzerine kurulu. Sürekli sınavlardan geçmezsek kendimizi asla yeterli bulmuyoruz. Yeterlik sınavı da bir değil iki değil tam üç aşamalı bir sınav. sonuç olarak günümü geceme katarak çalıştığım bu sınavdan, burada bahsetmek istemediğim bir takım şeyler sonucunda kaldım ve yetersiz bulundum. Şimdi Mayıs ayında yapılacak sınava çalışmak durumundayım. Neyse ki gene yalnız değilim. Bu nasıl bir teselli bilmiyorum ama, sınava beraber girdiğimiz üç arkadaşım daha benimle beraber.  Şimdi biraz ara verdim. Bir tane daha endüktans, devre görecek halim yok. Kusucam yani. Bir müddet çalışmayı hiç düşünmüyorum. 

Peki bu elimdeki süreyi nasıl değerlendirmeliyim? Öncelikle evle ilgili yapmak istediğim pek çok şey var. Bunların başında da resimlerin ve fotoğrafların duvarlara asılması, düğün fotoğraflarının basılması, yastık kılıflarının içine uygun boyutlu yastıkların bulunması ve ayakkabılığın düzenlenmesi geliyor. Fotoğraf işine elimi attım, bir kısmını seçtim. IKEA'ya gitmek gerek tabi ki.  Evden sonra tabi ki kendimle ilgili de yapmak istediklerim var. Yürüyüşe gitmek bunun en acili. Okunması gereken kitaplar, izlenecek filmler ve dizilerde birikti. Dün gece Dexter'ın 5. sezonuna başladık. Sağ tarafta görüyorsunuz bir süredir elimde aynı kitap var. Kitap bir hayli ağır, kendini tekrarlayan ve bence okuyucuyu kendisinden soğutan bir kitap. Ama belki de böyle düşünmemde benim ağır ruh halimin de etkisi vardır bilemiyorum tabi ki.  İstiyorum ki bir an önce bitsin, yeni bir şeyler okuyayım. Ama günde birkaç sayfaya anca dayanıyorum. Yılbaşından önceki hafta yaşadığım derin üzüntü, benim Audrey Hepburn filmlerini izlemeye karar vermemi sağladı. Bir paket var, 6 DVD var içinde. Onu aldım. Breakfast at Tiffany's, Paris when it sizzles ve Sabrina'yı izledim. Diğerleri de sıradalar. Ayrıca dedim ki Casablanca, Gone with the wind ve Lawrance of the Arabia'yı da izlemeliyim. Onları da koydum sıraya. Var mı bu başka klasik film öneriniz?

Bir de yılbaşı gecesinden bahsedeyim isterseniz. Ben çarşamba gecesine kadar zaten ağlayarak ortalıkta dolanıp duruyordum. Eme evde de parti yapacağız, karar verildi, haber verildi. Hindi bile sipariş edildi. Perşembe günü de yarım gün dayımla geçti. Sonuç olarak ben ne yiyecek birşeyler ayarlayabildim, ne de en önemlisi hediyelerimi alabildim. Cuma günü öğleden sonra bütün İstinyePark'ı talan ettim. Kendime elbise aldım, Uğur'un hediyesini, secret santa hediyesini ve Uğur'un annesine alacağım hediyeyi buldum. Uğur'un annesi bize neyse ki bir sürü salata hazırlamıştı. Gidip onlarla yeni yıllaştım (bayramlaşmak gibi bence), Onur'u ve salataları aldım, eve geldim. Ki eve gelmek zorlu oldu. Elimiz kolumuz dolu, taksi yok. Neyse zorla bir taksi bulduk, geldik. Ama sigara börekleri ve mücverleri de kızartmak gerekiyor, insanların gelmesine bir saat kalmış. Evde bir yeni yıl ağacı var, üstünde süs yok. Uğur süsleri almış ama düzenleyememiş. Evet o depresyon yüzünden ağacı da önceki gün Onur'a aldırabildik. Neyse Onur'a sen ağacı süsle ben kızartma yapıcam dedim. Duş almaya vaktimin kalmayacağını da anlayınca annem gibi saçlarımı bir tülbentle bağladım. Neredeyse bir saat kızartma yaptım. İçim şişti, ve bir kere daha kızartmanın bana göre olmadığını anladım. Bence birşey ya fırına girmeli, ya düdüklüye. En kötü ihtimalle sakin sakin ocağın üstünde pişmeli. Kızartılanlar biraz fazla kızarmışlardı:) Uğur hindiyi almaya gitti, ben hazırlanmaya başladım. Sonra bana telefon etti, Sezen fırını ısıt bu hindi soğuk dedi. Allah Allah geçen sene sıcaktı dedim. Isıtın demeyi unutmuşum dedi. Hindi eve geldi, zaten bizim fırın kadar. Bu fırına sığmaz, hadi annenlere götür dedim. Bu sırada Burcu dalga geçmeye başladı, How i met your mother'daki gibi oldu, hindi pişirecek fırınımız yok diye:) Uğur annesine gitti, yaklaşık bir saat sonra hindiyi ısıtıp getirmişti. Hindiyi ekmek fırınında ısıtmış. Bizim evin köşesindeki fırında:) 

Yemekler yenildi, içkiler içildi. Biz her sene pek çok içki alırız, hiçbirini de içmeyiz. İki bira birer tekila yeter ama nedense bu sene içki çok içildi. Herkes çok sarhoştu. Sabah 15 şişe falan attık evden. Ki bunların içinde şarap ve votka şişeleri de vardı. Şarapla votkayı karıştıranlar için tabi ki gece çok can sıkıcı bitmiş. Ben öğrendim artık, karıştırmıyorum:))Biz çok eğlendik, heralde misafirlerimizde eğlenmiştir diye düşünüyorum . Bence geceye damgasını secret santa için alınan iki Cranium oyunu vurdu:) Bir de Ezgi kız hediyesi alsaydım keşke diye üzüldü, çünkü Ezgi'ye ben çıktım:) Ezgi ben o bardağı da çok sevdim:)

Yeni yıla nasıl girersek öyle geçecekse, ben bu yeni yıla çok eğlenerek girdim. Umarım öyle de geçer. Umarım hepinizin ki öyle geçer. Her iki blog içinde yeni yazılar kapıda, merak etmeyin. Bir süre daha buralardayım:)

Yorumlar

  1. keşke kız hediyesi alsaydım :))
    eline sağlık Sezoşumm..

    YanıtlaSil
  2. bir de çok eğlendim
    bir de kalsik film önerisi Bisiklet Hırsızları, http://www.imdb.com/title/tt0040522/
    gerçeklik akımını başlatan bir İtalyan filmi

    YanıtlaSil
  3. bisiklet hırsızları vardı ben de ama izlemedim, dur onu da listeye koyayım:)

    YanıtlaSil
  4. yalnız biraz dram birazz :)
    anladın sen :))
    bir ara size gelim birlikte notre dame müzikali izleyelim miii??

    YanıtlaSil
  5. müzikali getirmen lazım canım, biz de yok:) ya da ben akşama uurun beynini yemek suretiyle indirtirim:)

    YanıtlaSil
  6. ben de çok eğlendim :)
    çok şeker ev sahiplerimiz vardı :))

    Bu arada sevgili blog okuyucuları ben de sezenin bahsettiği yeterlilik mağdurlarından biriyim :D
    "mayısa kısmetse!" dedikk..
    gerekli yerlere, gerekli beddua başvurularını yaptık bekliyoruzz :D
    görcezzzzz :D

    YanıtlaSil
  7. Sezencim çok hoşuma gitti blogun. En son görüştüğümüzden beri bilmem kaç sene geçsene okurken bi hayli yüksek ve neşeli sesin geliyo kulağıma :)
    bundan sonra yorumlarımı görürsün sık sık.
    Evlendiğini de yeni gördüm,çok güzel olmuşsun :) Ömür boyu mutluluklar.

    Neyse fazla uzatmayayım da blog içinde blog olmasın. Bi de film önerisi, Audreyin Roman Holiday diye bir filmi var, favorimdir.

    Ece-ekalden :)

    YanıtlaSil
  8. Ece selam:)

    Çok uzun zaman oldu gerçekten de. Amerikada'sın galiba. Umarım çook memnunsundur yerinden:)

    Yazın evlendim, şimdilik mutluyum umarım bir aksilik olmaz ilerde de. Darısı başına diyorum:))

    Aldığım boxsette Roman Holiday var. Esasında dün gece onu izleyecektik, ama son dakikada Letters to Juliet'e karar verdik. O da VEROna'da geçiyor, çok tatlı bir filmdi. Sadece bir romantik komedi için birazcık uzundu o kadar.

    Yorumlarını her zaman görmek isterim.

    Sevgiyle

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

MSA'da Pişirdim Evime de Getirdim

Merhaba; Toplanın şöyle etrafıma size çok güzel bir deneyim anlatmak istiyorum. Geçen hafta Seyahatperest Özge 'nin davetine uydum. Mutfak Sanatları Akademisi 'nde İtalyan Yemekleri Workshop'ına gideceğim benimle gelmek isteyen var mı dedi? Yemeklere baktım. Menüde el yapımı deniz mahsüllü fettucine, kuşkonmaz çorbası ve Marble cheesecake, amaretto ve bitter çikolatalı vardı. Kuşkonmaz çorbası ile ilgili bir fikrim yoktu, cheesecake ile zaten aram yok ama deniz mahsüllü fettucine beni can evimden vurdu. Zaten önceki hafta internette birkaç tarif okumuştum ama açıkçası hangisini pişireceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bir de bu deniz mahsülleri ucuz değil sonuçta. Benim de yemekle çok iyi bir ilişkim olmasına rağmen çok vardır beceremeyip çöpe atmak zorunda olduğum yemekler. O yüzden de bu deniz mahsüllerine hep mesefali yaklaştım. Neyse. Menüyü görünce buna ben gitmeliyim dedim. Sağ olsun Özge'nin kedileri de öyle düşünmüş. Pazartesi workshopa katılmak için benim gid

Beyazlı Kadın

Bir süredir okuduğum kitapları hiç yazmadığımı fark ettim. Hazır Beyazlı Kadın'ı yeni bitirmişken, kütüphanenin rafları arasında kaybolmamışken hemen yazayım bari dedim. Bu kitabı kitap klübümüzde okumuştuk, sanırım 3 kişi aldık sadece. Benden önce Bellanomisma okudu, diğer arkadaşımız okudu mu bilemiyorum. Ben esasında hayli kararlıydım, yazın sahilde okuyacaktım ama son anda aldığım kitaba Uğur el koyunca, (Zeno'nun Bilinci) elimde iki kitapla kalakaldım. Beyazlı Kadın ya da Karamazov Kardeşler.  Hadi dedim madem Bella çook beğendi, alayım raflardan da okuyayım. Wilkie Collins'in bu kitabı ilk gotik ve polisiye roman olarak geçiyormuş. Kitap yayınlandığında İngiletere'de öylesine büyük bir sükse yapmış ki Charles Dickens bile kıskançlık krizlerine girmiş Edward Drood'un Gizemi'ni yazmaya başlamış ama bitirmeye ömrü vefa etmemiş. Gerçekten de bir gizem olmuş sonu. Beyazlı Kadın İngiltere'de Limmerge Malikanesi'nde yaşayan iki genç kadına r

İçinden Deniz Geçen Şarkılar

Bülent Ortaçgil'e büyük bir aşk besleyen bir insan değilim. Ama yeni albümünün çok başarılı olduğunu okuyunca birkaç yerden ben de aldım. CD'yi alalı neredeyse iki ay oldu. Birkaç dinleme denemem başarısızlıkla sonuçlandı. Yeterlik sonra belki sakin sakin iyi gelir dedim ama kafam o kadar doluymuş ki hiç anlamamışım. Sonra da kaldırıp bir kenara koydum. Geçenlerde iphonedaki müzikleri değiştirirken bunu da eklemek istedim. Nasıl yaptıysam iki kere Bulutsuzluk Özlemi eklemişim ama Bülent Ortaçgil'i eklemeyi becerememişim. En sonunda tekrar update ettim önceki gece şarkıları. Dün de flüt dersine giderken dinledim bütün albümü. Derse saat 5 gibi gittim. Yürüyerek gideyim bari dedim. Hava ılıktı. Akşam üstünün romantizmi vardı, kulaklarımda da muhteşem melodiler. Bütün parçalarda bir deniz özlemi, balıkçılar, adalar, su altı, balıklar....Yani her parçanın içinden deniz geçiyor. Tadımlık olarak dinleyin ve hemen bu CD'yi edinin bence. Biterken karanfilli çay içiyorum. Mis g