Ana içeriğe atla

Makyaj mı? O da Ne?

Merhaba;

Hiç alışık olmadığınız bir yazı yazacağım size. Son zamanlarda kullandığım makyaj malzemeleri:) Nasıl şaşırdınız değil mi?

Bu yazıyı bir süredir planlıyorum esasında ama işte şaşkınlıktan bir türlü kafamı toparlayıp yazamadım. Bu kış malum sebeplerden dolayı sadece bir kaç kıyafet giyebildiğim için makyaj malzemelerine aşırı bir düşkünlük gösterdim. Normalde bu kadar çok makyaj malzemesi almam, zaten böyle makyaj da yapmam ama diyorum ya kıyafet değiş(e)meyince makyaja sardırdım sanırım.

Tabii bu malzemelerin hepsi yeni değil ama madem yazıyorum, sevdiğim her şeyi toparlayayım bari dedim. Listeye giremeyen bir kaç ürün var. Esasında çok seviyorum ama onları ABD'den almıştım. Türkiye'de de satılmıyorlar ne yazık ki. (Ne kadar az makyaj yaptığımı da burdan anlayın. 3 senede bir allığı bitirememişim) Esasında indie ürünler değil ama en azından E.L.F gibi nispeten büyük markalar bence Türkiye'ye girsin artık. Neyse gelelim neleri kullanıyorum, neleri seviyorum.


Biliyorum ki bu sene bütün kadınları bir mat ruj hastalığı vurdu. Bütün bloglarda habire mat rujlar deneniyor, hep bir memnuniyetsiz kalınıyor. Çünkü mat ruju hem sürmek, hem taşımak çok zor. Bir de adam gibi silinmiyor bu meretlerin çoğu. Dudak içlerine doluyor, rezil rüsva ediyor insanı. Bendeki alternatiflerden ilk üçü yukarda gördükleriniz. Soldan sağa doğru yazayım.

The Balm Meet Matte Hughes Loyal: Bu ruju yılbaşı öncesi Gratis indirimden almıştım. Esasında ruj değil de fırça ile sürülüyor ve sürülmesi çok rahat gerçekten. Ben kırmızı ve tonlarını kullanmayı çok sevdiğim için çekinmeden kullanıyorum ama gerçekten bir bayrak kırmızısı olduğunu hatırlatayım. Yemek yemezseniz saatlerce dudakta kalıyor. Dudak aralarına girmiyor, kibar kibar siliniyor. Kendisi favori rujum.

The Balm Meet Matte Hughes Adoring: Bu rujun hikayesi komik. Ben Loyal'i bir kaç kere sürdüm. Ofiste yılbaşı partisinde kızlardan birisi de denemek istedi. O an resmen  nutkum tutuldu, olmaz diyemedim. Sonra da ruju kıza da veremedim, çöpe attım. Çünkü hiç sevmem böyle şeyleri. Suyumu paylaşmam, hatta ailemden veya çok yakın arkadaş çevremden değilse insanların tabağımdan bir şeyler tırtıklamasına da uyuz olurum. Patates kızartmasını almaktan bahsetmiyorum ama nasıl anlatayım, işin içine çatal, tükürük falan girmeyecek. Neyse gitti mi güzelim ruj çöpe. İndirim devam ediyordu, koştum Gratis'e. Mümkün mü bulmak aradığını? Ben de Adoring'i aldım hal böyle olunca. Şişede durduğu gibi durmuyormuş meret. Çok koyu bir bordo çıktı kendisi. Günlük değil daha çok gecelik gibi sanki. Çok güzel bir renk ama çok koyu. Yapısı Loyal ile aynı.  Neyse ilkbahar indirimlerinden birinde Loyal'i buldum da aldım tekrar.

Flormar Silk Matte Liquid Lipstick: Bendeki rengi 07 Claret Red. Loyal'i bulamadığım için resmen inadımdan aldım bu ruju. Rengi gerçekten de neredeyse aynı. Yapısı da güzel, kolay sürülüyor. Yalnız dudak içlerine doluyor. Saçma sapan bir şekilde siliniyor. Sevdim mi sevmedim mi emin olamadım. Flormar bir sürü seri çıkarıyor, ürün kalitesi ise hep ortalamada kalıyor bence. Ojeleri tamam, farları da eh işte diyelim. Allık, pudra ruj gibi ürünlerinden ise hiç memnun kalmadıklarım da oldu, fena değilmiş dediklerim de. Bu ruj da fena değilmiş kategorisinde ne yazık ki. Loyal'i aldığım için yüzüne pek bakmadım bir daha.



Gosh Lip  Lacquers: Bu küçük afacanlara bayılıyorum. Bende 3 adet rengi var. Önden arkaya doğru 001, 004 ve 008. Önce 8'i almıştım ben. Muhteşem bir siklamen rengi. Sonra 1 ve 4ü aldım. Koyu renk göz makyajı yapmışsam 1ve 4ü kullandım çoğu zaman. Esasında 1 benim için pek uygun bir renk değil. Biraz ölü gibi duruyor dudaklarım ama gene de onun bile dibi gelmiş. Diğerlerini sıyırıyorum dibinden dibinden resmen. Bunlar mat değiller bu arada. Lip gloss gibiler diyebilirim ama saçınız falan yapışmyor. Dudaklarınız parıl parıl parlamıyor. en azından 8 numarayı tekrar alırım diye düşünüyorum.


Gosh Velvet Touch Lipstick: Bunların önce 162 numarasını almıştım, çok güzel bir nude tonuydu. Ancak çok sıcak olmayan bir Antalya seyahatinde ( 29 Ekimdi yahu) ruj eridi, öldü. Sonradan biraz toparlandı ama fotoğrafta çıkacak kadar güzel değildi kendisi:)  Bu rujların en arkadaki mat olanı hariç hepsi dudakları nemlendiriyor ve uzun süre kalıcılar. En öndeki 149 Dangerous Lips. Fotoğrafa yansıtamadım ama o bir bayrak kırmızısı. Ortadaki 145 Shocking Coral. Çok güzel bir mercan rengi. Ben mercan dudaklara çok özenip hem matını hem normalini aldım ama mercan hiç benim rengim değilmiş ne yazık ki. Hiç yakışmıyor. Çok az kullandım o yüzden. Arkadaki mat olansa 004 Matt Coral. Bunun da rengi aşırı güzel ama hem bana yakışmıyor, hem dudak aralarına çok doluyor. İki kere falan sürdüm galiba. Fikir vermesi için buraya ekledim.


Golden Rose Velvet Matte Lipstick: Golden Rose bu seriyi ufacık deneme boyları ile tanıttı. 2.5 TL'ye alıp 7 8 kere kullanabiliyorsunuz. Bende de 7 8 tane rengi var sanırım. 19 numaranın orijinal boyunu da aldım. Gene Adoring gibi kendisi biraz koyu bir bordo. Yalnız beni şöyle hayal kırıklığına uğrattı. Tester boyu olan dudak içlerine dolmuyordu, bu ise doluyor. Üstelik tester olanı sürmek daha kolaydı. Bunu sürmek biraz zor. Gene de fena değil diyebilirim.

Golden Rose Matte Lipstick Crayon: Bendeki 18 numara. Nude ve mat bir ruj istediğim için aldım. Kolayca sürülüyor. Belki rengi nedeniyle silinirken çirkin bir görüntü oluşturmuyor. Dudak aralarına dolmuyor. Ama nasıl oluyorsa kalıcı değil. Yani mat rujların kalıcı olmasını bekliyorum ama değil. Gün içinde sık sık tazelemek gerekiyor. Günlük kullanıma uygun bence. Aldığımdan beri makyaj çantamda dolanıyor kendisi.


Dudak ürünleri bittiğine göre göz ürünlerine gelelim isterseniz. Kalemlerde önden arkaya doğru yazacağım.

H&M Colour Essence Eye Pencil: Numarası açılan yerlerde kalmış sanırım. Kendisi bir bronz. Sonbahardan beri elim sık sık bu kaleme gidiyor. Çok memnun kaldım kendisinden. O kadar memnun kaldım ki kardeşime de aldım. O benden daha memnun kalmış, baya bitirmiş kalemi.

Golden Rose Waterproof Eyeliner: Siyah göz kalemi mutlaka makyaj malzemelerim içerisinde yer alıyor. Bittikçe çeşitli markalardan yenilerini alıyorum. Alırken tek standardım asansörlü olması. Daha önce Essence kullandım ve memnundum. Golden Rose'unki de memnun kaldığım bir ürün oldu. Akmıyor, bulaşmıyor, gün içinde zombiye dönmüyorsunuz.

Gosh Velvet Touch Eyeliner: Bende 19 ve 20 numaraları var. Lacivert ve mor. Simli bir yapıları var, göz içine sürmek için değil dışına sürmek için tasarlanmışlar. Bütün gün gözümde duruyor, akmıyor, kolaylıkla da sürülüyor. Ben çok beğendim. Esasında haki yeşil gibi bir rengi de vardı, gözüm kışın ondaydı ama nedense denk getirip alamadım. Şu anda çok kışlık geliyor gözüme o renkler.  

Golden Rose Eye Shadow Crayon:  Bu kalemi de denemek için aldım. Bende 13 numarası var. Çok detaylı makyaj yapmakla uğraşamadığım günlerde siyah göz kalemi ile birlikte kullanıyorum. Simli değil ama parlak. Kolay sürülüyor, günü kurtarıyor. 10 veya 15 TL gibi bir fiyata iyi bir performans gösterdiği kesin:)

Wet&Wild Color Icon: Kış indirimlerinden birinde Gratis'te Pastel'in tekli farlarını görmüştüm. Mat ve doğal tonlarda bir far çok işime yarar diye düşündüm. Ama testerları hariç farların kendisini bulmak mümkün olmamıştı. Kadınlar talan etmiş gene rafları:) Gidip gelip farklı markaları da kolaçan ettim ve en sonunda Wet&Wild'in tekli farlarından Creme Brulee'de karar kıldım. Rengini biraz zor veriyor, sert bir yapısı var ki testerla bunu anlamamıştım. Parmakla uygulamak daha kolay esasında. Günlük makyaj çantamı ağırlaştırmak istemediğim zamanlarda işe yarıyor. 

Gosh No Limit Lash: Bu rimelden memnun muyum değil miyim bilmiyorum. Kirpikleri dolgunlaştırıyor ama biraz da yapıştırıyor. Bir taraftan da uzatıyor. Ama sanki bana biraz allerji de yaptı. Gözlerim çok olmasa da sulanıyor gün içinde. Tekrar almam diye düşünüyorum. 


The Balm Mary - Lou Manizer: Makyaj yapacaksam aydınlatıcısız yaşayamam insanına dönüşmeme sebep olan aydınlatıcıdır kendisi. İndirim zamanı 3 4 tane Gratis gezmeme sebep oldu, nasıl güzel bir şeymiş kendisi. Bittikçe yenisi alınır. Hayır benimki bitmez de hani çok makyaj yapıyorsanız belki sizinki biter. Parlak ve biraz simli bir yapısı olmasına rağmen ben bile bayılarak kullanıyorum. çünkü parlamak yerine sağlıklı bir görüntü veriyor insana. 

The Balm Frat Boy: Bu allığı mat diye tercih ettim. Rengi benim için biraz fazla pembe ama daha fenası allığın çok iyi pigmentasyona sahip olması. Başkaları için bu güzel bir özellik olabilir ama ben allığın az pigmentasyonlusunu seviyorum çünkü pek iyi ayarlayamıyorum ve elma yanaklı birisine dönüşüyorum. Sevmedim mi sevdim. Ama biterse tekrar alır mıyım? Sanmıyorum. Bunda belki biraz renginin de etkisi var. Daha şeftali olmalıymış benim allıklarım. 


Selin Pembe Greyfurt / Nar ve Hanımeli Kolonyaları: Selin'in kolonyalarını  bilmeyen var mı? Birkaç şişe üst üste Pembe greyfurt/Nar kullandım. Son dönemde birazcık sıkılmıştım ki muhteşem Hanımeli imdadıma yetişti. Muhteşem gerçekten. 

Eyüp Sabri Tuncer Millions of Roses: Bu kolonyayı o sırada kullandığım el kremi gül kokuyor diye almıştım. Pudra ile gül suyu arasında birkokusu var esasında. Kötü değil ama gül kokusu ile ilgili sıkıntıları bilirsiniz. Çok çabuk sıkıyor insanı ne yazık ki. 


Hindistancevizi Yağı: Bu yağın mucizesini denemeyen kalmadı değil mi? Ben gece nemlendiricisi yerine de artık hindistancevizi  yağı, balmumu ve aynısefa yağı ile yaptığım nemlendiriciyi kullanıyorum. Göz çevreme ayrı, boynuma ayrı bir şey sürmekle uğraşmama gerek kalmıyor. Ayrıca kendisini zeytinyağı ile karıştırıp duştan sonra çatlaklara karşı kullanıyorum. Kurabiyelere koyuyorum. Çocuğun poposuna da kullanmayı düşünüyorum.  

Otacı Bitki Özlü Şampuan: Esasında şampuan kullanmayı bırakmıştım ama Otacı çok güzel kokuyor. İçinde de kaçınmaya çalıştığımız kimyasallar yok. Nispeten temiz bir içeriği var yani. O yüzden kendisi ile seviyeli bir birliktelik yaşıyoruz, bittikçe yenisini alıyorum 

Evet son dönemlerde kullandığım, sevdiğim ve sevmediğim ürünlerin çoğunu yukarda yazdım. Sizin kullandığınız ve tavsiye edeceğiniz ürünler var mı? 


Yorumlar

  1. Sonra biz çok kalem alınca laf ediliyor :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hahahah:) hele şu kırmızı ruj için resmen bir lamy parası harcamışım Berker hocam. Aynı ruja ulaşabilmek için 4 kere ruj aldım. Ortalama 25 liradan 100 lira eder:P

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

MSA'da Pişirdim Evime de Getirdim

Merhaba; Toplanın şöyle etrafıma size çok güzel bir deneyim anlatmak istiyorum. Geçen hafta Seyahatperest Özge 'nin davetine uydum. Mutfak Sanatları Akademisi 'nde İtalyan Yemekleri Workshop'ına gideceğim benimle gelmek isteyen var mı dedi? Yemeklere baktım. Menüde el yapımı deniz mahsüllü fettucine, kuşkonmaz çorbası ve Marble cheesecake, amaretto ve bitter çikolatalı vardı. Kuşkonmaz çorbası ile ilgili bir fikrim yoktu, cheesecake ile zaten aram yok ama deniz mahsüllü fettucine beni can evimden vurdu. Zaten önceki hafta internette birkaç tarif okumuştum ama açıkçası hangisini pişireceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bir de bu deniz mahsülleri ucuz değil sonuçta. Benim de yemekle çok iyi bir ilişkim olmasına rağmen çok vardır beceremeyip çöpe atmak zorunda olduğum yemekler. O yüzden de bu deniz mahsüllerine hep mesefali yaklaştım. Neyse. Menüyü görünce buna ben gitmeliyim dedim. Sağ olsun Özge'nin kedileri de öyle düşünmüş. Pazartesi workshopa katılmak için benim gid

Beyazlı Kadın

Bir süredir okuduğum kitapları hiç yazmadığımı fark ettim. Hazır Beyazlı Kadın'ı yeni bitirmişken, kütüphanenin rafları arasında kaybolmamışken hemen yazayım bari dedim. Bu kitabı kitap klübümüzde okumuştuk, sanırım 3 kişi aldık sadece. Benden önce Bellanomisma okudu, diğer arkadaşımız okudu mu bilemiyorum. Ben esasında hayli kararlıydım, yazın sahilde okuyacaktım ama son anda aldığım kitaba Uğur el koyunca, (Zeno'nun Bilinci) elimde iki kitapla kalakaldım. Beyazlı Kadın ya da Karamazov Kardeşler.  Hadi dedim madem Bella çook beğendi, alayım raflardan da okuyayım. Wilkie Collins'in bu kitabı ilk gotik ve polisiye roman olarak geçiyormuş. Kitap yayınlandığında İngiletere'de öylesine büyük bir sükse yapmış ki Charles Dickens bile kıskançlık krizlerine girmiş Edward Drood'un Gizemi'ni yazmaya başlamış ama bitirmeye ömrü vefa etmemiş. Gerçekten de bir gizem olmuş sonu. Beyazlı Kadın İngiltere'de Limmerge Malikanesi'nde yaşayan iki genç kadına r

İçinden Deniz Geçen Şarkılar

Bülent Ortaçgil'e büyük bir aşk besleyen bir insan değilim. Ama yeni albümünün çok başarılı olduğunu okuyunca birkaç yerden ben de aldım. CD'yi alalı neredeyse iki ay oldu. Birkaç dinleme denemem başarısızlıkla sonuçlandı. Yeterlik sonra belki sakin sakin iyi gelir dedim ama kafam o kadar doluymuş ki hiç anlamamışım. Sonra da kaldırıp bir kenara koydum. Geçenlerde iphonedaki müzikleri değiştirirken bunu da eklemek istedim. Nasıl yaptıysam iki kere Bulutsuzluk Özlemi eklemişim ama Bülent Ortaçgil'i eklemeyi becerememişim. En sonunda tekrar update ettim önceki gece şarkıları. Dün de flüt dersine giderken dinledim bütün albümü. Derse saat 5 gibi gittim. Yürüyerek gideyim bari dedim. Hava ılıktı. Akşam üstünün romantizmi vardı, kulaklarımda da muhteşem melodiler. Bütün parçalarda bir deniz özlemi, balıkçılar, adalar, su altı, balıklar....Yani her parçanın içinden deniz geçiyor. Tadımlık olarak dinleyin ve hemen bu CD'yi edinin bence. Biterken karanfilli çay içiyorum. Mis g