Ana içeriğe atla

Yaşamak Hatırlamaktır

Ülkü Tamer'i bilmeyeniniz var mı? Bilmiyorsa hemen öğrensin. Ama gene de bilmiyor olduğunuza inanamam. Neden mi? Çünkü bu ülkede Zülfü Livaneli'nin Güneş Topla Benim İçin şarkısını dinlemeyen birisi yoktur da ondan. Bu şarkıyı dinleyen de Ülkü Tamer'in en azından bir şiirini biliyor demektir.

Ülkü Tamer'in yaşıyla kıyaslayınca benim onunla tanışmam yıllar öncesine dayanıyor demem çok manasız olacak ama ne yapayım yıllar önce tanıştım ben onunla. O zamanlar Radikal gazetesi Türkiye'deki acayip medya ortamında soluk aldırmıştı insanlara. Gerçekten de güzel haberler yapıyorlar, pırıl pırıl bir gazete çıkarıyorlardı. Radikal'den geçen pek çok yazar oldu, ben o dönemlerde belki ergenlik çağımda falanım. yanlış hatırlamıyorsam çıkış tarihi 1996 çünkü. Perihan Mağden'i de, Ülkü Tamer'i de, bir Ayşe Arman olmaya çalışan ama pek bir şey olamayan Nur Çintay'ı, Mine Kırıkkanat'ı, Türker Alkan ve Hakkı Devrim'i ve pek çoklarını da ben hep Radikal'deki yazılarından tanıdım diyebilirim. İçlerinde yeri en ayrı olan Ülkü Tamer oldu. Yanlış hatırlamıyorsam sadece Cumartesi günleri yazardı, gazetenin Cumartesi ekinde. Ben de koşa koşa önce onun yazılarını okurdum. Bilmediğim bir dünyanın kapılarını açardı Ülkü Tamer. Bazen Yaşamak Hatırlamaktır der, kendi anılarını anlatırdı, bazen o zamanki sanat gelişmelerini anlatırdı. Pek hatırlamıyorum, etliye sütlüye karışmazdı, politikaya siyasete bulaşmazdı. Elbette kendi çapında bir görüşü vardır, ama Ülkü Tamer için önce gelen sanattı galiba. Politikayı zaten herkes, her gün, her yerde konuşuyordu. Ülkü Tamer haftada bir gün yazarken bunları yazmak istemiyor gibiydi. Bilemiyorum tabii, belki de politikadan haz etmiyordu ki. Ülkü Tamer bambaşka bir dünya açıyordu önümde. Sonra köşesinde yazdığı anılarının olduğu kitabını edindim, Yaşamak Hatırlamaktır. Öylesine keyif alarak okudum ki. Bazılarını gazetede okumuştum zateni bazıları tamamen yeni gelmişti bana. Ondan sonra bir de Allaben Öyküleri'ni okudum büyük bir keyifler. Aradan zaman geçti, Ülkü Tamer RAdikal'den ayrıldı. Zaten gazetenin başına da Eyüp Can geçince gazetenin de eski tadı kaçtı bence. Benim sevdiğim bütün yazarlar gitti. Ben de tabi ki bu iki kitabı bir şekilde kaybetmişim (bunlarda olsılıkla Eskişehir'de İnsancıl Sahaf'tan kiralayarak okuduklarım arasında) Bu sene İdefix indiriminde Yaşamak Hatırlamaktır'ı görünce aldım, bu hafta da tekrar okudum. Hafta dediğime bakmayıni iki gün falan sürdü zaten. Tamer'le beraber Antep'teki eski sinemaları gezdim, Varlık Yayınları'na gönderilen şiirlerin heyecanına kapıldım, 1970lerin Bodrum'unda gezdim. Kah güldüm, kah hüzünlendim. Öyle bir dili var ki mesela şöyle diyor: "Haftaya İstanbul'da görüşürüz" diyerek ayrıldık, bu onu son görüşüm oldu. O yolda trafik kazasında kaybettik. Bir anda boğazınıza bir şey düğümleniveriyor. Ama mesela öte taraftan da Nakıb Ali'nin sinemasında yaşanan olaylara kahkaha atıveriyorsunuz.

Ülkemizde çok çirkin şeyler oluyor, çok çirkin meseleler konuşuluyor. Hani eskiler der ya ar namus haya kalmamış, evet bunların hiç biri kalmamış. Siyasetçilerin söylediği şeyleri duunca hem sinirleniyorum, hem de utançtan yüzüm kızarıyor. Haber doğruysa ismi hiç lazım olmayan birisi de bugün mesela tecavüze uğrayan anne ölsün demiş. Artık seni de Allah'a havale ediyoruz ne diyim. Sinirlenmemek elde değil evet. Ama kendimize de iyi davranmak zorundayız. Ve bence Ülkü Tamer'in Yaşamak Hatırlamaktır kitabı bu süreçte kendinize yapabileceğiniz en büyük iyilik bence. Hemen okumaya başlayın, herşeye rağmen bir zamanlar güzel olan ülkemizi görün, hissedin.

Bu arada yıllarca artık Ülkü Tamer hiçbir yerde yazmıyor diye üzülmüştüm ama öğrendim ki cumartesi günleri Cumhuriyet'te yazıyormuş. Gözüm aydın.

Yorumlar

  1. Güzelliklere ihtiyacımız olduğu en kritik zamanların başındayız. Alayım okuyayım, okutayım... O kritik zamanların ortasına gelmeden geri döneriz belki... Sağol :)

    YanıtlaSil
  2. Daha başındayız diyorsan, bunlar da iyi günlerimizse yandık galiba. Ama bence al, zaten hızla okunuyor, sen onu iki günde bitirirsin krallık tahtında:)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

MSA'da Pişirdim Evime de Getirdim

Merhaba; Toplanın şöyle etrafıma size çok güzel bir deneyim anlatmak istiyorum. Geçen hafta Seyahatperest Özge 'nin davetine uydum. Mutfak Sanatları Akademisi 'nde İtalyan Yemekleri Workshop'ına gideceğim benimle gelmek isteyen var mı dedi? Yemeklere baktım. Menüde el yapımı deniz mahsüllü fettucine, kuşkonmaz çorbası ve Marble cheesecake, amaretto ve bitter çikolatalı vardı. Kuşkonmaz çorbası ile ilgili bir fikrim yoktu, cheesecake ile zaten aram yok ama deniz mahsüllü fettucine beni can evimden vurdu. Zaten önceki hafta internette birkaç tarif okumuştum ama açıkçası hangisini pişireceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bir de bu deniz mahsülleri ucuz değil sonuçta. Benim de yemekle çok iyi bir ilişkim olmasına rağmen çok vardır beceremeyip çöpe atmak zorunda olduğum yemekler. O yüzden de bu deniz mahsüllerine hep mesefali yaklaştım. Neyse. Menüyü görünce buna ben gitmeliyim dedim. Sağ olsun Özge'nin kedileri de öyle düşünmüş. Pazartesi workshopa katılmak için benim gid

Beyazlı Kadın

Bir süredir okuduğum kitapları hiç yazmadığımı fark ettim. Hazır Beyazlı Kadın'ı yeni bitirmişken, kütüphanenin rafları arasında kaybolmamışken hemen yazayım bari dedim. Bu kitabı kitap klübümüzde okumuştuk, sanırım 3 kişi aldık sadece. Benden önce Bellanomisma okudu, diğer arkadaşımız okudu mu bilemiyorum. Ben esasında hayli kararlıydım, yazın sahilde okuyacaktım ama son anda aldığım kitaba Uğur el koyunca, (Zeno'nun Bilinci) elimde iki kitapla kalakaldım. Beyazlı Kadın ya da Karamazov Kardeşler.  Hadi dedim madem Bella çook beğendi, alayım raflardan da okuyayım. Wilkie Collins'in bu kitabı ilk gotik ve polisiye roman olarak geçiyormuş. Kitap yayınlandığında İngiletere'de öylesine büyük bir sükse yapmış ki Charles Dickens bile kıskançlık krizlerine girmiş Edward Drood'un Gizemi'ni yazmaya başlamış ama bitirmeye ömrü vefa etmemiş. Gerçekten de bir gizem olmuş sonu. Beyazlı Kadın İngiltere'de Limmerge Malikanesi'nde yaşayan iki genç kadına r

İçinden Deniz Geçen Şarkılar

Bülent Ortaçgil'e büyük bir aşk besleyen bir insan değilim. Ama yeni albümünün çok başarılı olduğunu okuyunca birkaç yerden ben de aldım. CD'yi alalı neredeyse iki ay oldu. Birkaç dinleme denemem başarısızlıkla sonuçlandı. Yeterlik sonra belki sakin sakin iyi gelir dedim ama kafam o kadar doluymuş ki hiç anlamamışım. Sonra da kaldırıp bir kenara koydum. Geçenlerde iphonedaki müzikleri değiştirirken bunu da eklemek istedim. Nasıl yaptıysam iki kere Bulutsuzluk Özlemi eklemişim ama Bülent Ortaçgil'i eklemeyi becerememişim. En sonunda tekrar update ettim önceki gece şarkıları. Dün de flüt dersine giderken dinledim bütün albümü. Derse saat 5 gibi gittim. Yürüyerek gideyim bari dedim. Hava ılıktı. Akşam üstünün romantizmi vardı, kulaklarımda da muhteşem melodiler. Bütün parçalarda bir deniz özlemi, balıkçılar, adalar, su altı, balıklar....Yani her parçanın içinden deniz geçiyor. Tadımlık olarak dinleyin ve hemen bu CD'yi edinin bence. Biterken karanfilli çay içiyorum. Mis g