Ana içeriğe atla

Varolmayanlar


Merhaba;

Tatsız günlerden geçiyoruz, hayatta pek çok şey oluyor bir yandan da ama elim klavyeye gitmedi bir türlü. Yazamadım hiçbir şey. Daha önce aldığımı söylediğim kitaplardan başlayayım bari de bir başlangıç olsun.

Öncelikle Varolmayanlar'ı anlatmak istiyorum. Daha sonra da İmkansızın Şarkısı gelecek sanırım.

Varolmayanlar Doğu Yücel'in romanı. benimö ilgi alanıma girmesinin sebebi ise fantastik bir kitap olması oldu. Daha doğrusu türk bir yazarın yazdığı fantastik kitap olması oldu diyebilirim. Türklerin hayal dünyası mı zayıf bilmiyorum ama fantazi edebiyatta biraz zayıf kalıyormuşuz gibi hissediyorum ben. 

Kitabımızın kahramanı adını bilmediğimiz sıkıcı bir insan. 30 yaşlarında, finans sektöründe çalışan, işi, evi, sevgilisi olan, pek bir hayatı da olmayan bir adam. Hayattan beklentisi de sadece para kazanmak falan. Fazlasıyla züppe bence. Öyle ki sevgili, en yakın arkadaşı ve onun sevgilisiyle ayda bir kere bir restauranta gidip gurme takliti falan yapıyorlar. (Laf açılmışken söyleyeyim, son zamanlarda gezi yazıları bile bir yerin yemeği, lokantaları üzerinden dönüyor ya nefret ediyorum bu basit gurmelerden. Bir gün bir lokantada yanımda artistlik yapan birine dönüp diyeceğim ki "ulan sayın gurme ananın evinde mi yedin daha iyisini":P) Neyse . İşte elemanımız böyle de züppe bir adam. Babası çocuk hikayeleri yazıyormuş, annesi ise onların resimlerini yapıyormuş. Ama bizim karakterimiz 30 yaşına gelene kadar her ikisi de hayatını kaybetmiş, annesi zaten doğum sırasında ölmüş. Babası da annesini kaybettikten sonra derin bir depresyon hali yaşamış. Karakterimiz de babasını hep böyle görmüş sonuç olarak. 

Birgün karakterimiz birşeyden etkileniyor, ne olduğundan bahsetmeyeyim zaten yeteri kadar spoiler verdim. Bir hikaye kaleme alıyor. Ertesi gün bu hikayenin gerçekleştiğini gazetelerden okuyor. Sonra bir hikaye daha yazıyor ve gene bu hikayenin de gerçekleştiğini okuyor. Bu tür olaylar sonunda kahramanımız yavaş yavaş hiç bilmediği bir dünyanın kapılarını açmış oluyor. Hayal ile gerçek arasındaki çizgiyi görüyor, neredeyse elinde tutuyor bu çizgiyi. Kendisi ile ilgili, babası ile ilgili, annesi ile ilgili pek çok sırrı açığa çıkıyor. Hikayenin burdan sonrasını merak ediyorsanız alıp okuyun tabi ki:D

Benim kitapla ilgili görüşlerime gelecek olursak. Her şeyden önce İstanbul'da geçen bir fantastik hikaye çok hoşuma gitti. Doğu Yücel'in dili ise fena değil diyebileceğim bir yetkinlikte bence. Bazı yerlerde cümleler fazlasıyla İngilizce'den çevrilen, Türkçe'e uymayan kalıplar gibi geldi bana. Özellikle küfür edilen yerler nedense sadece bakınız küfürlü de konuşuyorum demek için yazılmış gibi geldi bana. Kaldı ki gurur duyduğum bir özelliğim değildir ama ben hayli sık küfrederim, bu yüzden de zaten benim dilimin bir parçasıdır küfür. Asla varlığından rahatsız olmam. Doğu Yücel her ne kadar kitabının son 80 sayfasında çok iddialı olduğunu ifade etmişse de ben özellikle sonuna doğru sıkıldım. Çünkü benim için bir yerde kitap bitti, bir son yaptı. Devamı sanki yazarın ben o sonu beğenmedim, yeniden son yazacağım, dur bir de şöyle deneyeyim demesi gibi olmuş diye düşündüm. (Çok karmaşık bir cümle de yazmışım ya neyse) Öte yandan diyeceksiniz ki hiç mi iyi yanı yok kitabın. Olmaz mı? Özellikle akıl hastanesinden delileri kaçırmaları, Sefaköy araba mezarlığında oluşturulan yeni bir dünya, sıfırcılar, hayalciler... Konunun kendisi zaten başlı başına etkileyici. Özellikle de yazı yazmayı seven bünyeleri daha da etkileyecektir.  Kitap esasında sanki kalem kılıçtan daha keskindir diyen bir insanın bunu masalsı bir yoldan anlatmasıymış gibi ilerliyor. 

Ben Varolmayanlar'ın alınıp okunması, üzerinde tartışılması gerektiğini düşünüyorum. Böylece Türk fantastik edebiyatı daha iyi ilerleyecektir.

Sırada İmkansızın Şarkısı var. Bekleyin:)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MSA'da Pişirdim Evime de Getirdim

Merhaba; Toplanın şöyle etrafıma size çok güzel bir deneyim anlatmak istiyorum. Geçen hafta Seyahatperest Özge 'nin davetine uydum. Mutfak Sanatları Akademisi 'nde İtalyan Yemekleri Workshop'ına gideceğim benimle gelmek isteyen var mı dedi? Yemeklere baktım. Menüde el yapımı deniz mahsüllü fettucine, kuşkonmaz çorbası ve Marble cheesecake, amaretto ve bitter çikolatalı vardı. Kuşkonmaz çorbası ile ilgili bir fikrim yoktu, cheesecake ile zaten aram yok ama deniz mahsüllü fettucine beni can evimden vurdu. Zaten önceki hafta internette birkaç tarif okumuştum ama açıkçası hangisini pişireceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bir de bu deniz mahsülleri ucuz değil sonuçta. Benim de yemekle çok iyi bir ilişkim olmasına rağmen çok vardır beceremeyip çöpe atmak zorunda olduğum yemekler. O yüzden de bu deniz mahsüllerine hep mesefali yaklaştım. Neyse. Menüyü görünce buna ben gitmeliyim dedim. Sağ olsun Özge'nin kedileri de öyle düşünmüş. Pazartesi workshopa katılmak için benim gid

Beyazlı Kadın

Bir süredir okuduğum kitapları hiç yazmadığımı fark ettim. Hazır Beyazlı Kadın'ı yeni bitirmişken, kütüphanenin rafları arasında kaybolmamışken hemen yazayım bari dedim. Bu kitabı kitap klübümüzde okumuştuk, sanırım 3 kişi aldık sadece. Benden önce Bellanomisma okudu, diğer arkadaşımız okudu mu bilemiyorum. Ben esasında hayli kararlıydım, yazın sahilde okuyacaktım ama son anda aldığım kitaba Uğur el koyunca, (Zeno'nun Bilinci) elimde iki kitapla kalakaldım. Beyazlı Kadın ya da Karamazov Kardeşler.  Hadi dedim madem Bella çook beğendi, alayım raflardan da okuyayım. Wilkie Collins'in bu kitabı ilk gotik ve polisiye roman olarak geçiyormuş. Kitap yayınlandığında İngiletere'de öylesine büyük bir sükse yapmış ki Charles Dickens bile kıskançlık krizlerine girmiş Edward Drood'un Gizemi'ni yazmaya başlamış ama bitirmeye ömrü vefa etmemiş. Gerçekten de bir gizem olmuş sonu. Beyazlı Kadın İngiltere'de Limmerge Malikanesi'nde yaşayan iki genç kadına r

İçinden Deniz Geçen Şarkılar

Bülent Ortaçgil'e büyük bir aşk besleyen bir insan değilim. Ama yeni albümünün çok başarılı olduğunu okuyunca birkaç yerden ben de aldım. CD'yi alalı neredeyse iki ay oldu. Birkaç dinleme denemem başarısızlıkla sonuçlandı. Yeterlik sonra belki sakin sakin iyi gelir dedim ama kafam o kadar doluymuş ki hiç anlamamışım. Sonra da kaldırıp bir kenara koydum. Geçenlerde iphonedaki müzikleri değiştirirken bunu da eklemek istedim. Nasıl yaptıysam iki kere Bulutsuzluk Özlemi eklemişim ama Bülent Ortaçgil'i eklemeyi becerememişim. En sonunda tekrar update ettim önceki gece şarkıları. Dün de flüt dersine giderken dinledim bütün albümü. Derse saat 5 gibi gittim. Yürüyerek gideyim bari dedim. Hava ılıktı. Akşam üstünün romantizmi vardı, kulaklarımda da muhteşem melodiler. Bütün parçalarda bir deniz özlemi, balıkçılar, adalar, su altı, balıklar....Yani her parçanın içinden deniz geçiyor. Tadımlık olarak dinleyin ve hemen bu CD'yi edinin bence. Biterken karanfilli çay içiyorum. Mis g