Ana içeriğe atla

Tuborg GoldFest'in Ardından veya Bu Hafta Dinlediklerim-6

Merhaba;

Bu uzun başlıktan sonra, üzerinden çok zaman geçmeden size Tuborg GoldFest'i yazmak istedim. 4-6-7 Temmuz'da ParkOrman'da yapılan konserler zincirinde heavy metal veya rock karar veremedim müziğin önde gelen isimleri İstanbul'a geldi. 2 sene önceki Sonisphere'i kaçırdık, bu sene ben Guns'n roses dinlemek istiyordum. Uğur'sa Evanescence. Hatta tek kombine alalım bir gün birimiz öteki gün diğerimiz gitsin diye geyik bile yaptık. Bence festivalin en büyük handikapı iki gününün hafta içi olmasıydı. Üstelik organizasyonda bir takım sıkıntılar vardı, örneğin ikinci gün Apocalyptica'yı dinleyemedik çünkü biz henüz işten çıkamadan onlar sahneden inmişlerdi, ki bu bence festival devam edecekse organizatörler bunu göz önüne almalı. Sonuçta Şebnem Ferah Türkiye'de her zaman her yerde dinlenebilir ama Apocalyptica her zaman her yerde dinlenmiyor ne yazık ki. Aynı şekilde ilk gün de Aylin Aslım'ı dinleyemedim ama onun alternatifi Redd'di bu yüzden Aylin Aslım geç çıksın diyemiyorum. Şimdi dinlediklerimi yazayım, aralardan birer de şarkı seçeyim size.


1. Gün:


  • Redd - Falan Filan: Redd'in performansının sonuna yetiştik biz. Ben esasında Redd dinlemeyi seviyorum ama 5 şarkı dinleyemem üst üste. Müzikleri bir yerden sonra çok aynı geliyor bana. Ama geçen sene de Bon Jovi'den önce dinlemiştim, sahnedeki performansları çok iyi bence. Canavar gibi çalıp söylüyorlar. İki seferdir aynı performansı gösterdiklerine göre bu tesadüf değildir. 
  • Pentagram - Apokalips: Geçenlerde Pentagram'ı yazmıştım zaten yanlış hatırlamıyorsam. Benim gençliğimde dinlediğim bir grup değildi. Solistleri değişmiş, ben yeni solistin sesini beğendim. Yalnız geçen ay bacağını kırdığı için sanırım sahnede sadece ayakta dikildi. Sadık Pentagram dinleyicileri coştular, headbangte yardırdılar. Ben bile katıldım, yaşlanmışım boynum ağrıyordu:) Benim hissettiğim bir terslik olmadı ama mikrofonda bir sıkıntı olmuş galiba konser sırasında. Bir de yeni albüm çıkardıkları için hep yeni albümden çaldılar, insanlar biraz eskileri de duymak istemişti. Bu sadece Pentagram'ın sorunu değil tabii, yeni albüm çıkaran sanatçılar bunu hep yapıyor. Bence araya sıkıştırmakta fayda var, yoksa kitleyi kaybedebiliyorlar. Bana değişen bir şey yok, ben en çok son albüme vakıfım, çok eğlendim. 
  • Evanescence - Bring Me to Life: Sıkılıyorum yapacak bir şey yok. Amy'nin performansı kötü müydü? Asla. Peki grup? Muhteşemlerdi. Hele o baterist;) Ama ben sıkılıyorum. Pek parçalarını bilmem, arkadaşım bak bu yeni albümden bak bu eski albümden dedi bana ama benim için çoğu çok yeni zaten.
2. Gün: 


  • Şebnem Ferah - Yeniden Doğup Gelsem: Türk rock tarihinde çok başarılı bir kadın vokal olduğunu kabul ediyorum ama Şebnem Ferah'ı sevmiyorum. Can Kırıkları, Çakıl Taşları... Bütün parçaları birbirinin aynısı bence. Annesini kaybettikten sonra saçlarını kestirmiş, depresyon halini anlıyorum tabii ama o saçlarla da lise edebiyat öğretmeni gibi olmuş, korktum bir an dönüp evladım sessiz olun kafam kaldırmıyor diyecek diye. Bir ara playback mi yapıyor diye şüphelendik ama sonrada yapmadığını anladık. Benim için Şebnem Ferah sadece bu şarkıdan ibarettir, devamına gerek yok:)
  • Guns'n Roses - Welcome To The Jungle: Şaka yapıyordu bence Axl Rose. Herşeyden önce kaç saat bekleyeceğiz acaba sahneye çıkmasını acaba diye düşünük ama saat tam 9da çıkması beni şaşırttı. Neredeyse 3 saat boyunca inanılmaz bir performans sergilediler. Çoğul konuşuyorum çünkü gruptaki herkes ayrı bir hikaye. 4 gitar, bir bateri, bir perküsyon, bir klavye bir piyano ve bir de Axl. 8 kişilik orkestraydı bence. İnternette 23 şarkılık bir set list vardı, belki daha çoğunu bile söylediler. Konfetili, ateş patlangaçlı, ışıklı falan bir sahne şovu da vardı ki bence çok güzeldi. Tamam belki kimse havada taklalar atmadı ama gitaristlerden birinin gitarını şu hint müzik aleti gibi çalmasına ne demeli? Dünya gözüyle Guns'n Roses dinlediğim için çok mutluyum. Bence sırf bunun için bile verilen paraya değdi.  Slash'li zamanlarını bilenler daha da iyi oluyordu diyor ama artık enden Slash yok diye üzülmeye gerek yok. 
3. Gün:


  • Within Temptation - Angel: Festival alanında bütün bir günü geçirmeyi göze alamadık açıkçası. Zaten önceki gün ne kadar yorulduysak cumartesi günü sabah 11.30da uyanabildik. Uğur In Flames için bna bile ağır geliyor dedi, gitmeye kasmadık, sadece Within Temptation dinleyelim dedik. Uğur evde dinler, ben de dinlerim ama öyle büyük bir hayranlığım yoktur. Daha doğrusu yoktu demeliyim, ta ki canlı performanslarına kadar. O ne muhteşem bir kadın. 37 yaşında olduğuna inanamadık bile. Ön sıralardan uzatılan cd'yi alıp imzalaması süper sempatik bir hareketti. Müziklerinde kilisenin etkileri görülüyor tabi ki ama bir yandan da protest. Çok çok güzeldi. Artık daha sık dinleyeceğimden eminim. Ayrıca Sharon'ın sahne kıyafetinden sonra  bütün kadın vokallere şu siyahlardan vazgeçmelerini öneriyorum. Elbise muhteşem miydi? Hayır? Ama sahneler genelde simsiyah, beyaz elbise süper bir kontrast. Ayrıca merak ediyorum ilk gün Amy o çoraplarla falan pişmedi mi sıcaktan?


Festival alanı ile ilgili bir yorumum var ki o ızgara yüzünden devasa bir mangala düşmüşçesine koktuk. Ayrıca millet ne sigara içiyormuş, açık havada sigara kokusundan öldük eve döndüğümüzde. Ben tuvaletleri kullanmamak için içki standları ile mesafeli durdum. Pek çok stand vardı hiçbirinde de uzayıp giden kuyruklar yoktu. Tuvaletleri bilemiyorum dediğim gibi kullanmadım. İyi olduklarını tahmin etmiyorum ama:)  Bardakla taze meyve satışı ise süper bir hareketti, gerçi biz almadık, halbuki alalım diye de konuşmuştuk niye almadık bilemedim şimdi. 

Bir festival geldi geçti, darısı diğerlerinin başına. Bu gece Caro Emerald, bakalım sonrasında neler olacak:)

Bir de teknik soru: Instagram fotolarını buraya nasıl ekliyoruz? Benim ki hayli manuel oldu, ekran görüntüsü falan kaydederek ama, belki daha kolay bir yolu vardır? Bu arada Instagram kullanıcı adım: hobbitt

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

MSA'da Pişirdim Evime de Getirdim

Merhaba; Toplanın şöyle etrafıma size çok güzel bir deneyim anlatmak istiyorum. Geçen hafta Seyahatperest Özge 'nin davetine uydum. Mutfak Sanatları Akademisi 'nde İtalyan Yemekleri Workshop'ına gideceğim benimle gelmek isteyen var mı dedi? Yemeklere baktım. Menüde el yapımı deniz mahsüllü fettucine, kuşkonmaz çorbası ve Marble cheesecake, amaretto ve bitter çikolatalı vardı. Kuşkonmaz çorbası ile ilgili bir fikrim yoktu, cheesecake ile zaten aram yok ama deniz mahsüllü fettucine beni can evimden vurdu. Zaten önceki hafta internette birkaç tarif okumuştum ama açıkçası hangisini pişireceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bir de bu deniz mahsülleri ucuz değil sonuçta. Benim de yemekle çok iyi bir ilişkim olmasına rağmen çok vardır beceremeyip çöpe atmak zorunda olduğum yemekler. O yüzden de bu deniz mahsüllerine hep mesefali yaklaştım. Neyse. Menüyü görünce buna ben gitmeliyim dedim. Sağ olsun Özge'nin kedileri de öyle düşünmüş. Pazartesi workshopa katılmak için benim gid

Beyazlı Kadın

Bir süredir okuduğum kitapları hiç yazmadığımı fark ettim. Hazır Beyazlı Kadın'ı yeni bitirmişken, kütüphanenin rafları arasında kaybolmamışken hemen yazayım bari dedim. Bu kitabı kitap klübümüzde okumuştuk, sanırım 3 kişi aldık sadece. Benden önce Bellanomisma okudu, diğer arkadaşımız okudu mu bilemiyorum. Ben esasında hayli kararlıydım, yazın sahilde okuyacaktım ama son anda aldığım kitaba Uğur el koyunca, (Zeno'nun Bilinci) elimde iki kitapla kalakaldım. Beyazlı Kadın ya da Karamazov Kardeşler.  Hadi dedim madem Bella çook beğendi, alayım raflardan da okuyayım. Wilkie Collins'in bu kitabı ilk gotik ve polisiye roman olarak geçiyormuş. Kitap yayınlandığında İngiletere'de öylesine büyük bir sükse yapmış ki Charles Dickens bile kıskançlık krizlerine girmiş Edward Drood'un Gizemi'ni yazmaya başlamış ama bitirmeye ömrü vefa etmemiş. Gerçekten de bir gizem olmuş sonu. Beyazlı Kadın İngiltere'de Limmerge Malikanesi'nde yaşayan iki genç kadına r

İçinden Deniz Geçen Şarkılar

Bülent Ortaçgil'e büyük bir aşk besleyen bir insan değilim. Ama yeni albümünün çok başarılı olduğunu okuyunca birkaç yerden ben de aldım. CD'yi alalı neredeyse iki ay oldu. Birkaç dinleme denemem başarısızlıkla sonuçlandı. Yeterlik sonra belki sakin sakin iyi gelir dedim ama kafam o kadar doluymuş ki hiç anlamamışım. Sonra da kaldırıp bir kenara koydum. Geçenlerde iphonedaki müzikleri değiştirirken bunu da eklemek istedim. Nasıl yaptıysam iki kere Bulutsuzluk Özlemi eklemişim ama Bülent Ortaçgil'i eklemeyi becerememişim. En sonunda tekrar update ettim önceki gece şarkıları. Dün de flüt dersine giderken dinledim bütün albümü. Derse saat 5 gibi gittim. Yürüyerek gideyim bari dedim. Hava ılıktı. Akşam üstünün romantizmi vardı, kulaklarımda da muhteşem melodiler. Bütün parçalarda bir deniz özlemi, balıkçılar, adalar, su altı, balıklar....Yani her parçanın içinden deniz geçiyor. Tadımlık olarak dinleyin ve hemen bu CD'yi edinin bence. Biterken karanfilli çay içiyorum. Mis g