Ana içeriğe atla

Goodreads Reading Challenge


Merhaba;

2016'nın başında Goodreads kullanmaya başladım. İnsanlar senede 52 kitap okuma hedefi koyuyorlardı kendilerine. Ben dedim ki 52 birazcık fazla, 40 olsun bari. Ve 40 kitap hedefimi de tamamladım. Bazılarını okudukça size de yazdım, bazılarını da yazmadım. Önümüzdeki sene hedef olarak 20 kitap koymaya karar verdim. Bunun sebebi de şu esasında. Gerçekten 40 kitabı bitirmek istiyorsunuz, baya da gaza getiriyor sizi ama mesela bir Karamazov Kardeşler kalınlığında kitabı elinize aldığınızda düşünüyorsunuz. Bu çok kalın, hedefime nasıl ulaşacağım? Resmen insanı daha ince kitaplar okumaya yönlendiriyor hedefe konulan çok fazla kitap:) O yüzden 2017 hedefim 20 kitap olacak. Daha çoğunu okuyana neden okudun demiyorlar sonuçta. (daha azını okuyanı da dövmüyorlardır diye düşünüyorum)

Bu arada belki 40tan bir kaç kitap fazla olabilir okuduklarım. Mesela tekrar Harry Potter okudum bu sefer İngilizcesinden, ama yazmadım. Aynı şekilde bir kaç Hercule Poirot hikayesi de okudum ki onları da eklemedim. 

Biraz kitaplara bakıp değerlendirme yaptığımda 2016'da okuduğum kitaplardan ne yazık ki pek memnun kalmadığımı görüyorum.  Bu sene en beğendiğim kitap Bülbülü Öldürmek olmuştu. En büyük hayal kırıklığının hangisi olduğuna bakarak karar bile veremiyorum. Harry Potter'ı bir kenara koyalım. O nasılsa serinin hayranlarını bir şekilde memnun etmeyecekti (Ama bu kadar kötüsünü bekliyor muydum? Hayır. Yazısını yazsam mı yazmasam mı karar veremedim o derece yani) Kadın bir Türk polisiye yazarına şans vereyim dedim. Esra Türkekul'un Kapalıçarşı Cinayeti ve Cadı Bostanı Cinayeti kitaplarını okudum. Tamam Berna eğlenceli karakterdi ama gerçekten polisiye ve cinayet örgüsüyle hiç alakası olmayan iki kitaptı. Bence Bridget Jones gibi yazılmayı hak etmiş Berna, polisiye gibi yazmaya gerek yokmuş. Gene polisiyeden Cinayet Sanatı, Trendeki Kız ve New Orleans Cinayetleri olmamış kitaplardandı. Trendeki Kız ve New Orleans Cinayetleri güzel konularına rağmen kötü yazılmışlardı. Cinayet Sanatına ısınamadım, hiç hoşlanmadım. Ama bu noktada Grange'ı bir kenara koyuyorum. Lontano temposunu pek düşürmeden devam ediyor. Hayli heyecanlı. Sonunda neden bu kadar dağınık kaldı ki acaba diye düşünüyordum ama kitap üçleme olacakmış ve devamı gelecekmiş. İngilizce'ye de henüz çevrilmemiş o  yüzden okuyamadım ama ikinci kitabın Fransızcası var. Heyecanla bekliyorum. Olasılıksız da eh işte düzeyindeydi. Heyecanlıydı ama çarpıcı değildi. Yani tamam bütün polisiyelerden Grange kalitesi bekliyor gibiyim ama adam çıtayı gökyüzü yapmış ben ne yapayım:) Yetenekli Bay Ripley'in devamını okumadım, biraz sıkılmıştım okurken zaten. Filmini izledim, filmi daha güzel bence. Tavsiye edebilirim:)
Damların Efendileri kendini ismiyle kedi severlere çekiyor. İçinde çeşitli kedi hikayeleri var. Edgar Allan Poe'ya kanıp alıyorsunuz. İnanılmaz kötü bir derleme, yanına bile yanaşmayın derim. 

Okuduğum için memnun olduğum kitapların başında Utopia geliyor. Sonuçta ütopya, distopya sevdiğim kavramlar ama en temeldeki kitabı hiç okumamışım bu yaşıma kadar. Ayıp denen bir şey var. Gerçekten de ben çok keyif aldım. Bir diğer kitap ise Alan Paton'ın Ağla Sevgili Yurdum. Güney Afrika'daki ırkçılık ve ayrımcılığa çok güzel bir şekilde değiniyor. İnanılmaz güzeldi. Bittiğinde boğazınızda bir yumru ile kalakalıyorsunuz. Kolera Günlerinde Aşk bir klasik biliyorum ama beni o kadar da çarpmadı. Yani ondan kısa bir süre önce Yüzyıllık Yalnızlık'ı okumuştum sanırım o yüzden bu bana daha zayıf geldi. Gene de okuduğum için memnunum. Yarim Haziran'da hızlıca okunan bir Can Dündar kitabı. Çok güzel yazılar vardı içinde, tavsiye ederim. 

Bu sene bilim kurgularda biraz zayıf kalmışım. Sadece üç kitap okudum, Tek Kişilik Firar, Sürgün Gezegeni ve Rama ile Buluşma. Üçünü de beğendim. Daha çok Le Guin okumalıyım, benim okuduğumdan daha hızlı yazıyor sanki:) 

Murakami ne yazsa okuyoruz tamam. Ama Sputnik Sevgilim'den sonra bir hayli sıkıldığımı fark ettim. İlk başlarda ilginç gelen olaylar bir bakıyorsunuz hep aynı. Kaybolan kadınlar, kuyular, kediler, biralar... Bu kitabın tek enteresan noktası bir Yunan adasında geçmesi ve benim de okurken Thassos'ta olmam. Uyku'yu ise yazmıştım sanırım. Zaten bir saatte falan bitiyor. Eh işte diyelim.  

Ne yaparsam yapayım olmayanlar ise "klasik" klasikler. Her sene bir kaç tane okumaya çalışıyorum. Yapamıyorum. Olmuyor olmuyor. Yarısında Karamazov Kardeşler'i yarım bırakmıştım bir kaç sene önce. Bu sene bitirdim gerçi hepsini ama Dostoyevski, Gogol ve Kafka beni o kadar boğdu, o kadar sıktı ki anlatamam. Ben anlamıyorum galiba deyip işin içinden çıkmak istiyorum. Bir de hiç olmayan İhsan Oktay Anar. Bu adamın da kitaplarına ısınamadım ne yazık ki. Okuduğum 4 veya 5 kitabı olmalı. Artık okumam. 

Burda Virginia Woolf'a ayrı bir parantez açayım. Yazısını yazamadım, ama okurken beni çok etkiledi ve çok düşündürdü. Pek çok yerinin altını çizdim. Onu da tavsiye edebilirim. 

Sait Faik için özel bir şey söylemiyorum. Okumam diyeni terlikle kovalarım :)

Geri kalan kitaplar ise "eh işte" düzeyindeydi benim için. Mesela Çoluk Çocuk'tan sonra M Treni sıkıcı geldi, Belirsizlik ve Değişimle Beraber Güzel Bir Hayat okurken çok hoşuma gitmişti ama kendimi öyle değişime bırakamadım, Kuşlar Yasına Gider'de anlatım ve dil çok iyiydi ama olaydan sıkıldım. Casus Coelho'nun hazırlarından yiyordu sanki, biraz zayıf kalmıştı. Tespih Ağacının Gölgesinde kötü bir devam kitabıydı. 

Sizin için 2016 nasıl geçti? Şu aralar ne okuyacağım konusunda kafam çok karışık. Var mı tavsiyeleriniz? 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MSA'da Pişirdim Evime de Getirdim

Merhaba; Toplanın şöyle etrafıma size çok güzel bir deneyim anlatmak istiyorum. Geçen hafta Seyahatperest Özge 'nin davetine uydum. Mutfak Sanatları Akademisi 'nde İtalyan Yemekleri Workshop'ına gideceğim benimle gelmek isteyen var mı dedi? Yemeklere baktım. Menüde el yapımı deniz mahsüllü fettucine, kuşkonmaz çorbası ve Marble cheesecake, amaretto ve bitter çikolatalı vardı. Kuşkonmaz çorbası ile ilgili bir fikrim yoktu, cheesecake ile zaten aram yok ama deniz mahsüllü fettucine beni can evimden vurdu. Zaten önceki hafta internette birkaç tarif okumuştum ama açıkçası hangisini pişireceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bir de bu deniz mahsülleri ucuz değil sonuçta. Benim de yemekle çok iyi bir ilişkim olmasına rağmen çok vardır beceremeyip çöpe atmak zorunda olduğum yemekler. O yüzden de bu deniz mahsüllerine hep mesefali yaklaştım. Neyse. Menüyü görünce buna ben gitmeliyim dedim. Sağ olsun Özge'nin kedileri de öyle düşünmüş. Pazartesi workshopa katılmak için benim gid

Beyazlı Kadın

Bir süredir okuduğum kitapları hiç yazmadığımı fark ettim. Hazır Beyazlı Kadın'ı yeni bitirmişken, kütüphanenin rafları arasında kaybolmamışken hemen yazayım bari dedim. Bu kitabı kitap klübümüzde okumuştuk, sanırım 3 kişi aldık sadece. Benden önce Bellanomisma okudu, diğer arkadaşımız okudu mu bilemiyorum. Ben esasında hayli kararlıydım, yazın sahilde okuyacaktım ama son anda aldığım kitaba Uğur el koyunca, (Zeno'nun Bilinci) elimde iki kitapla kalakaldım. Beyazlı Kadın ya da Karamazov Kardeşler.  Hadi dedim madem Bella çook beğendi, alayım raflardan da okuyayım. Wilkie Collins'in bu kitabı ilk gotik ve polisiye roman olarak geçiyormuş. Kitap yayınlandığında İngiletere'de öylesine büyük bir sükse yapmış ki Charles Dickens bile kıskançlık krizlerine girmiş Edward Drood'un Gizemi'ni yazmaya başlamış ama bitirmeye ömrü vefa etmemiş. Gerçekten de bir gizem olmuş sonu. Beyazlı Kadın İngiltere'de Limmerge Malikanesi'nde yaşayan iki genç kadına r

İçinden Deniz Geçen Şarkılar

Bülent Ortaçgil'e büyük bir aşk besleyen bir insan değilim. Ama yeni albümünün çok başarılı olduğunu okuyunca birkaç yerden ben de aldım. CD'yi alalı neredeyse iki ay oldu. Birkaç dinleme denemem başarısızlıkla sonuçlandı. Yeterlik sonra belki sakin sakin iyi gelir dedim ama kafam o kadar doluymuş ki hiç anlamamışım. Sonra da kaldırıp bir kenara koydum. Geçenlerde iphonedaki müzikleri değiştirirken bunu da eklemek istedim. Nasıl yaptıysam iki kere Bulutsuzluk Özlemi eklemişim ama Bülent Ortaçgil'i eklemeyi becerememişim. En sonunda tekrar update ettim önceki gece şarkıları. Dün de flüt dersine giderken dinledim bütün albümü. Derse saat 5 gibi gittim. Yürüyerek gideyim bari dedim. Hava ılıktı. Akşam üstünün romantizmi vardı, kulaklarımda da muhteşem melodiler. Bütün parçalarda bir deniz özlemi, balıkçılar, adalar, su altı, balıklar....Yani her parçanın içinden deniz geçiyor. Tadımlık olarak dinleyin ve hemen bu CD'yi edinin bence. Biterken karanfilli çay içiyorum. Mis g