Merhaba;
Daha önce bahsettim mi bilmiyorum ama bir sene önce neredeyse kendime uzun bir Amerikan Edebiyatı okuma listesi çıkartmıştım. Yavaş yavaş okuyorum, bazen İngilizce, bazen Türkçe canım nasıl isterse. Kronolojik bir liste çıkarmıştım ama iki ileri bir geri şeklinde devam ediyorum okumaya. Dedim ya canım nasıl isterse.
Geçen hafta John Steinbeck'in Sardalye Sokağı'nı okudum. Kaliforniya'da Monterey Kasabası Sardalye Sokağı'nda yaşayan insanların basit bir panoraması. Genelev sahibi Dora, laboratuar sahibi Doc, bakkalın sahibi Lee Chong, Salaş Palas'ın "gerçek" sahipleri Mack ve diğerleri. Ve bu insanlarla etkileşimde bulunan tüm sokak sakinleri. Kitap bu insanların hayatlarının belirli parçalarına odaklanıyor. Olan biteni anlatıyor. Ama ortada olan bir şey de yok esasında. Amerika'dan bir kesit. İyi niyetli olarak yapılan bir takım hareketler insanları zor durumda bırakıyor, siz de onlarla beraber üzülüyorsunuz. Enteresan bir ahlak kavramı var mesela ama bunu da haklı bulabiliyorsunuz.
Sardalye Sokağı'nın insanların genel geçim kaynağı buradaki konserve fabrikalarıymış ve 1946 yılında bu fabrikalar hepsi balığın tükenmesi (?) ile birlikte batmış. Üstelik kitapta büyük ekonomik kriz dönemlerine ışık tutuyor gibi. Ne yazık ki tam oalrak hangi yıllarda geçtiğini algılayamadım ama 1945 yılında ilk basımı yapılmış. Bu durumda büyük bir ekonomik buhranın ardından umutsuzluk, işsizlik yaşamış insanalrı kendine kahraman edinmesi hiçte şaşırtıcı değil. Hem de bu insanlar 10 sene sonra genebüyük bir işsizlik yaşamışlar. Sonrası zaten savaş.
Bu benim ilk okuduğum Steinbeck kitabıydı. Hikaye tarzı bana Sait Faik'in hatırlattı. Kitabın başında birazcık sıkıntı yaşadım çünkü neler olduğunu çok zor kavradım. Daha doğrusu bir olay beklemiştim kitapta büyük bir olay. Neden bilmiyorum. Ama sonra karakterlerin tadını çıkarmaya başladım. Mack için endişelenip durdum. Esasen çok yetenekli ama tutunamayan bu bir grup adamla hepimizin özdeşleşebileceği noktalar vardı bence. Ben kitabı çoook beğendim, size de tavsiye ederim. Okumadıysanız kaçırmayın bence.
Hazel ateşin üzerine ayağıyla kum atarken, "şu bizim Mack istese Amerikan Başkanı bile olur be" dedi.
"Olup da ne yapsın" dedi Jones. "O işin hiçbir eğlencesi yok ki"
sayfa: 82
"Oldum olası hayret etmişimdir" diye yeniden söze başladı Doc. Bir insanda hayranlık duyduğumuz özellikler, yani iyi niyet, cömertlik, dürüstlük, açık sözlülük, hoşgörü ve duyarlılık gibi şeyler bizim sistemimizde başarısızlığa eşlik eden özellikler. Sertlik, açgözlülük, hırs, acımasızlık, bencillik ve kendini beğenmişlik gibi istenmeyen özelliklerse insanı başarıya götüren araçlar. Bizler iyiliğe hayranlık duyuyoruz ama kötülüğün meyvelerini seviyoruz"
sayfa: 134 Remzi Yayınevi, 5. Basım, Nisan 2011
Daha önce bahsettim mi bilmiyorum ama bir sene önce neredeyse kendime uzun bir Amerikan Edebiyatı okuma listesi çıkartmıştım. Yavaş yavaş okuyorum, bazen İngilizce, bazen Türkçe canım nasıl isterse. Kronolojik bir liste çıkarmıştım ama iki ileri bir geri şeklinde devam ediyorum okumaya. Dedim ya canım nasıl isterse.
Geçen hafta John Steinbeck'in Sardalye Sokağı'nı okudum. Kaliforniya'da Monterey Kasabası Sardalye Sokağı'nda yaşayan insanların basit bir panoraması. Genelev sahibi Dora, laboratuar sahibi Doc, bakkalın sahibi Lee Chong, Salaş Palas'ın "gerçek" sahipleri Mack ve diğerleri. Ve bu insanlarla etkileşimde bulunan tüm sokak sakinleri. Kitap bu insanların hayatlarının belirli parçalarına odaklanıyor. Olan biteni anlatıyor. Ama ortada olan bir şey de yok esasında. Amerika'dan bir kesit. İyi niyetli olarak yapılan bir takım hareketler insanları zor durumda bırakıyor, siz de onlarla beraber üzülüyorsunuz. Enteresan bir ahlak kavramı var mesela ama bunu da haklı bulabiliyorsunuz.
Sardalye Sokağı'nın insanların genel geçim kaynağı buradaki konserve fabrikalarıymış ve 1946 yılında bu fabrikalar hepsi balığın tükenmesi (?) ile birlikte batmış. Üstelik kitapta büyük ekonomik kriz dönemlerine ışık tutuyor gibi. Ne yazık ki tam oalrak hangi yıllarda geçtiğini algılayamadım ama 1945 yılında ilk basımı yapılmış. Bu durumda büyük bir ekonomik buhranın ardından umutsuzluk, işsizlik yaşamış insanalrı kendine kahraman edinmesi hiçte şaşırtıcı değil. Hem de bu insanlar 10 sene sonra genebüyük bir işsizlik yaşamışlar. Sonrası zaten savaş.
Bu benim ilk okuduğum Steinbeck kitabıydı. Hikaye tarzı bana Sait Faik'in hatırlattı. Kitabın başında birazcık sıkıntı yaşadım çünkü neler olduğunu çok zor kavradım. Daha doğrusu bir olay beklemiştim kitapta büyük bir olay. Neden bilmiyorum. Ama sonra karakterlerin tadını çıkarmaya başladım. Mack için endişelenip durdum. Esasen çok yetenekli ama tutunamayan bu bir grup adamla hepimizin özdeşleşebileceği noktalar vardı bence. Ben kitabı çoook beğendim, size de tavsiye ederim. Okumadıysanız kaçırmayın bence.
Hazel ateşin üzerine ayağıyla kum atarken, "şu bizim Mack istese Amerikan Başkanı bile olur be" dedi.
"Olup da ne yapsın" dedi Jones. "O işin hiçbir eğlencesi yok ki"
sayfa: 82
"Oldum olası hayret etmişimdir" diye yeniden söze başladı Doc. Bir insanda hayranlık duyduğumuz özellikler, yani iyi niyet, cömertlik, dürüstlük, açık sözlülük, hoşgörü ve duyarlılık gibi şeyler bizim sistemimizde başarısızlığa eşlik eden özellikler. Sertlik, açgözlülük, hırs, acımasızlık, bencillik ve kendini beğenmişlik gibi istenmeyen özelliklerse insanı başarıya götüren araçlar. Bizler iyiliğe hayranlık duyuyoruz ama kötülüğün meyvelerini seviyoruz"
sayfa: 134 Remzi Yayınevi, 5. Basım, Nisan 2011
kitabın özetini bilen varmı ACİL!!!!
YanıtlaSilkitabın özetini bilen varmı ACİL!!!!
YanıtlaSil